Kim Kimdir ?Kültür-Sanat

Wilhelm Richard Wagner

  Wilhelm Richard Wagner Kimdir ?

Geçmişten günümüze klasik müzik tarihine şöyle bir baktığımızda; birçok büyük ismin kulaklarımızda unutulmaz melodiler bırakarak müziğe ve bizlere veda ettiği görülür. Ne  Mozart ne Beethoven nede Bach… Hiçbirisi kendi dönemi içinde anlaşılamamış;yaşadıkları dönem içinde, dinleyicileri, yepyeni ufuklar açan bu erişilmez zekalan anlayamamış, yeterince  takdir edememişlerdir.

19. yüzyıla gelindiğinde ise yepyeni bir isim; çelişkilerle dolu arılaşılmaz kişilği, iddialı hayat görüşüyle kenefi yüzyılının çılgın müzisyeni olarak tarihe damgasını vuracaktın Wilhelm Richard Wagner…

Vilheim Richard Wagner 22 Mayıs 1813 yılında, Napolyon’a karşı  yapılan kurtuluş savaşının başlamasından hemen sonra ve Uluslar Savaşıdan birkaç ay önce Almanya’nın Leipzig kentinde dünyaya geldi. Wilhelm Johanna Wagner çiftinin  çocuğundan en küçüğüdür. Henüz 6 aylıkken babasını kaybeden Richard Wagnerin annesi Johanna, 9 ay sonra aile dostu olan ressam, oyun yönetmeni ve yazar Ludwig Geyer ile ev­lendi ve aile Dresden’e taşındı. Üvey baba Ludwig Geyer, Richard Wagnerin çocuk­luğunda birdenbire ortaya çıkmış biri değildi. Uzun süreden berri alenin yakın dostuydu ve çocuklar tarafından da çok sevilmekteydi. Bayan Wagner, Richard’m doğumundan iki ay sonra Letpzjg’den ayrılıp Geyerin yarana gitmek için oldukça acele etmiştir. Bu durum müzisyenin babası konusunda bazı kuşkulann doğmasına yol açmıştır. Wagnerin ruhuna da sızan bu kuşku öylesine güçlüydü, annesinin ikinci kocasını asla basit bir üvey baba gibii görmemiştir. 15 yaşına kadar Geyer soyadını taşıdı. Wagnerin babasının kim olduğu belki de bu kadar ilgi çekmeyebilirdi; ama Geyerin Yahudi olduğu dedkoduları, Wagnerin tutkulu bir Yahudi düşmanı olduğu ve sonraları Naziler tarafından baş tacı edildiği düşünülünce, bu durum son derece önem taşımaktadır. Ancak Yahudik konusunda hiçbir zaman inandırıcı bir kanıt bulunamamıştır.

Üvey babası, Richantı tiyatrodaki provalarına götürür, rolü bittikten sonra da tahta sahnede Viheim Richard Wagner bir gece önce anlattığı masaiann pandomimini yapardı. Richard, sanat hayatında üvey babasından oldukça etkilnecektir.

Okula başladığında “Odisseia”nın  on iki kitabını kimseden yardım görmeksizin çevirmişti. Homer Yunancasının 6000 satırnnın sadece on üç yaşındaki bir çocuk tarafından başarılı bir çevirisinin yapılması oldukça şaşırtıcıdır. Bir yıl önce de piyano dersleri almaya başlamış olan fakat; özel bir yetenek gösteremeyen Wagnerin esin kaynağı Gewandhaus konserlerinin birinde dinlediği Beethoven senfonisi oldu. Oldukça etkilenen Wagner, alesine müzisyen olmak istediğini söylemiş ve yazdığı bir tragedyayı müzikalleştirmeye karar vermiştir. Tekrar müzik dersleri almaya başlayan Wagner, bir uvertür besteledi. Bestelediği uvertür, üvey babasının çalıştığı tiyatronun perde arasında çalınmaya başladı ve izleyiciler tarafından büyük igi gördü.

1830 yılında Leipzig Üniversitesine giren genç Wagner, müzk şehri olarak ün yapan Viyana’yı görmek için büyük bir istek duyu­yordu. Fakat Viyana’ya geldiğinde, bütün ti­yatro ve konser salonlarında “Zampa” gibi değersiz ve abartılı eserler olduğunu görünce, hemen bu şehirden kaçtı. Wagnerin eski İskandinav efsanelerine alan ilgisi, onu bu fantastik hikayelere dayanan eserler yarat­maya itiyordu. Bu arada Yunan tragedyalarını incelemiş ve “Geleceğin Sanat Eserleri” adlı kitabı ile kendi sanat kuramını ortaya koymuştu.

 

1834 yılında “Die Feen”i (Periler) tamamladı, ilk operası olan üç perdelik “PERİLER”, Wagner’in ilk gençlik heyecanlannı dile getiren canlı, ateşli bir besteydi. Büyücüler, mağaralar, periler ve sırlarla doluydu. Wagneriin yangın çıkarma saplantısı, ese­rinde ateşe oldukça fazla yer vermesine neden olmuştur. Konusunu, romantizm dönemi Almanya’sında çok sevilen ve Schiller tarafından Almancaya çevrilen, Carlo Gozi’nin “Donna Serpente”sinden almıştı. Operanın notalan elden ele dolaştıktan bir süre sonra rafa kaldınldı, ancak Wagner’in ölümünden beş yıl sonra sahneye konabildi. “Perileri’deki saf romantizm, üslup olarak daha sonraki operaların Wagner’ine çok uzaktır. Bu ope­rada henüz, tarihe “sözün ve sesin eğiticisi” olarak geçen büyük Wagner hissedilmiyordu. “Perileri’ çok olgun ancak yeteneği tartışma götürür bir bestecinin ürünüdür bile denilebilir. Bu operayı yazdığı sırada Wagner’in henüz 20 yaşında olduğu unutulmamalıdır.

Wagner 24 Kasım 1836’da, tiyatro oyuncusu Minna Planer’le evlendi. Genç kadını evlenmeye razı etmesi iki yılını almasına rağmen, Wagnef neredeyse evlendiği an, yaptığından pişman oldu. Mirma güzeldi ama burjuva düşünce tarzına ve zevklerine sahipti. Genç kadın düğünden 5 ay sora kaçtı Wagner, öfke ve yıkım arasında ikiye bölünmüş gibiydi. Kaçağı eve geri döndürmekte gecikmedi. Ancak kansına, sadakatsizliğinin karşılığını da kat kat geri ödetmekten geri kalmadı.

Evliliğinin ilk yılları çeşitli düş kınklıklan ve kav­galarla geçmesine rağmen bu dönem, Wiagner’in bestecilik hayatının en verimli devresi oldu. “Rienzi”, “Uçan Hollandalı”, Tannhaeuseri’ ve ‘Lohengin’ operalarını bü dönemde besteledi. Ancak bu vahşi, egzotik müzik, romantik müzik   dinlemeye alışmış olan müzıkseverlerin hloşuna gitmiyordu.

Minna şikayete başladığı zaman Wagner, “Senin çektiğin sıkıntılar günün birinde mut­laka benim şöhretimle mükafatlandırılacak” yanıtını vermişti. Başkasının ıstırabı… Onun şöhreti… İşte Wagner’in hayat görüşü buydu Başkaları sıkıntı çeksin, acı içinde kıvransın ama; dünyanın en büyük bestecisi zaferden zafere koşsun… Başkalarının durumu besteci için hiç önem taşımıyordu. Nitekim, karısını da durmadan akrabalarından, dostlarından para dilenmeye zorluyordu. Zavallı kadın, hiç de alışık olmadığı bu işi kocasının zoruyla yapıyordu. Bütün bunlara rağmen, Wagner karısından yine de memnun değildi. “Minna bana manevi bakımdan destek olamıyor” diye durmadan şikayet ediyor, başkalarıyla ilgilen­mekten geri kalmıyordu. Üstelik karısına, başkalarıyla yaşadığı maceralan da anlatarak onu büsbütün üzüyordu.

Mutsuz ve oldukça çalkantılı geçen bu evlilik yılları içerisinde Wagner, sürekli birilerinden ya da bir şeylerden kaçmak zorunda kalmıştır. 1839’da alacaklılarından kaçarak Londra’ya gitmiş; daha sonra da, bir oyununun perdeye aktarılması sırasında yaşanan bir anlaşmazlık nedeni ile değerinin daha iyi anlaşılacağını düşündüğü Paris’e doğru yola çıkmıştır. Birçok sanatçıyla tanışma imkanı yoksulluk ‘içinde geçern Paris’günlerinde Rinzeiyi tamamlamıştır. Uçan Hollandalı nın taslaklarına başlamıştır

“Rienzrinin ilk temsili Dresden’deki saray ti­yatrosunda 20 Ekim 1842 de gerçekleştiril­diğinde, melodram tarihinin en parlak başarı­larından biri elde edildi. Wagner’in, 6 saat süren operada kısaltmalar yapmaya çalışması üzerine, bir tenorun bunu reddettiğini öğreniyoruz: “Hiçbir şeyin silin­mesine izin veremem Bu, fazlasıyla Tanrısal  birşey!” Diğer yorumcular da aynı  görüşteydiler. Opera, uzun olmasına rağmen,  seyirciyi coşturacak kadar ateşlemişti  Şarkıcılar, orkestra, yaşlı yöneticileriyle birlikte koro  hatta miskin ve solluk tabiatlı olan yönetmen bile heyecanlanmıştı.

Opera bittiğinde, seyircilerin coşkulu tepkisi Wagner’i bile şaşırtmıştı. “Rienzi” Wagner’in adını tüm Almanya’da duyuran ilk eseri oldu.1843’de Uçan Hollandalı aynı kentte sahnelendi. Wagner, Dresden’de krallık orkestrası şefliğini yaptı. Romantik operası “Tannhâuser” 1845’de Oresden’de sahnelendiğinde, gele­neksel formlann çok dışında bir eser olduğu için eleştirildi. Buna rağmen Fanz Liszt, 3 yıl sonra Weimar’da bu eseri sahneledi ve Wagner’i her zaman destekledi. 1848’de tanışan Wagner ile Liszt, ömür boyu dost oldu­lar. Wagner, aynı yıl “Lohengrin” operasını tamamladıysa da sahneleme imkanı bulamadı. Yardımına yine Liszt koştu ve eseri 1850’de Weimar’da sahneledi. Wagner’in devrimci siyasi etkinliklerinden ötürü İsviçre’ye sürgüne gitmesi üzerine kariyerinde yeni bir dönem başladı.

Sürgün yaşamı 1862’ye kadar süren Wagner, İsviçre’de “Der Ring der Nibelungen” (Nibelungen Yüzüğü) adı verilen opera dizisini yazdı. Bu eser dört ayn operadan oluşmak­taydı. Eserin Nibelungen yüzüğü adını almasının sebebi ise, hikayelerin birbirinin devamı olarak yazıldığı bu dört operanın art arda sahnelenmesi fikri oldu. Bu arada varlıklı ipek  tüccarı Otto Wesenconci ve eşi  ile tanıştı. Otto, Wagner’e birkaç kez para yardımı yaptı sonrar da kendi evininyakınında bir ev sahibi yapte Wagner bütün bunlara teşekkür etmek yerine, Otto’nun karısını elinden almaya kalktı. İki ev arasında hizmetçiler ve bahçıvanlar tarafından taşınan bir mektup ve not alışverişi başladı.

Minna Tırstan’ın sayfalarının arasına saklan­mış bir mektubu rastlantıyla bulmamış olsay­dı, bu garip ve ilginç ilişki kimbilir ne kadar daha sürecekti.

Wagner, bir delikanlı ürkekliğiyle, fazla önemli olmayan birkaç piyano parçası da adadı Mathilde’e: “La Bemol Majör Sonat” ve bir polka. Bu olağanüstü aşkın Wagner için ne anlama geldiği, yoğun mektuplaşmalarından çok, o dönemde doğan ve Wesendonck’a adadıkları belli olan partisyonların özellikle­rinden anlaşılmaktadır. “Valkyrie”nin sayfala­rında “Gesegnet sel Mathilde” (Tanrı seni ko­rusun Mathilde) anlamına gelen G.S.M. gibi ithaf parafları vardır. Fakat bu ilişki asla gerçek bir yetişkin ilişkisine dönüşmedi. Wagnerle Mathilde’in ahlaki nedenlerle fiziksel yakınlaşmadan uzak kaldıklarını söyleyebiliriz. Wagner’in Tristan”ı bestelerken, Mathilde’e olan aşkından esinlendiği söylenir. Ama tam tersi de mümkündür. Wagner Tırstan üze­rinde çalıştığı için o sırada Mathilde’e aşık olmuş olabilir. Eser, 1865’de Münih’te Bavyera Kralı’nın huzurunda sahnelendi.

Wagner, tahta yeni çıkan “Bavyera Kralı II. Ludwig tarafından davet edilince hemen Almanya’ya gitmişti. Kralın desteği ile ekono­mik sıkıntıları sona erdikten sonra tek komik operası “Die Meistersinger von Nürnberg“  yazdı ve sahnelendi. Bu arada Bavyera Parlementosu ülke paresının sanatcıya yedirildiği inancıyla sanatçıyı eleştirmekteydi öte şandan Franz Listi’in  orkestra yöneticisinin kızı ile yaşadığı aşk çevreden tepki toplamaktaydı. Dedikoduya son vermek adına Cosima eşinden ayrıldı ve Wagner İle evlendi

1876 yılında Wagner’in opera binası düşü, Bayreuth’ta gerçekleşti. Wagner, bu amaç için dünyanın her yerindeki hayranlarından yardım görmüş, krallar ve prensler tarafından destek­lenmişti. Artık bestelenecek bir “Parsifal operası kalmıştır. Parsifal Wagner’in ölümün­den bir yıl önce Bayreuth’ta sahneye kondu. 13 Şubat 1883 yılında kalp damarlarının daralması nedeniyle hayatını kaybetti.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu