Türkiye’de Ebru ve Hat Sanatı
Türkiye’de Ebru ve Hat Sanatı ve Fuat Başar
” Ebru sanatı bu topraklarda altın çağını yaşıyor.” Bu yorum ebru ve hat ustası Fuat Başar’a , ait. Yerli ve yabancı yüzlerce öğrenci yetiştiren, yaşayan en büyük ebru ve hat üstatlarından biri olarak kabul edilen Fuat Başar, ailesinin isteğiyle başladığı tıp fakültesini 5. sınıfta hat aşkının peşinden gitmek için bırakır. 1976 senesinde kitapçıdan tesadüf eseri satın aldığı “Kalem Güzeli” adlı eserin sayfalarında ilk defa hat sanatıyla tanıştığını söyleyen Başar,Hat kalemini elime aldım ama neyle yazılır, nasıl yazılır bilmiyorum.Ucu kesik bir marangoz kalemiyle yazmaya başladım diye anlatıyor o ilk karşılaşmayı.
Mektuplaşarak hat dersi aldı.
Her ne kadar bu sanatı öğrenmek için yanıp tutuşsa da soracak, öğrenecek bir hocası yoktur Başar’ın bunun üzerine İstanbul’da yaşayan en büyük hat üstattlarından Hamid Aytaç ile irtibata geçer ve mektuplaşarak ondan ders almaya başlar. 1980’e kadar hem Hamit Ay- taç’tan hem de ebru sanatının en büyük isimlerinden Mustafa Düzgünman’dan mektuplaşarak dersler alır. “Sanatta üveysilik olmaz” deyip İstanbul’a gelen Başar, “5 kuruş param yoktu. Rahmetli konusunda hocalarım elimden tuttu” diye bahsediyor o günlerden. Hat ve ebru eğitimine İstanbul’da devam eden Fuat Başar, her iki üstattan icazet alabilen nadir sanatçı- lardan biri olur.
Başar’ın en fazla yakındığı konu ise bu işte uzman olmıyanların “Meseleyi bilmeden yetkinmiş gibi davrananlar cinayet işliyor demektir. Sanatta ‘yenilik’ dedikleri ancak uydurma olur. Batıdan alınan, bu uydurma safhasında takılıp kaldı. ‘Serbest yorum’ diye başımıza bir bela açtı. Örneğin, müzik konusunda bir yorum yapacaksam nota bilmeliyim, müziği tanımalıyım. Talebe olmadan hoca oluyor şimdikiler.”
“Ebru altın çağını yaşıyor”
“Türk kağıdı” diye anılan ebrunun Batı’da bu kadar yayılmasının sebebini İstanbul’da işlenmesine bağlayan Başar, ebrunun Osmanlı’da hem sanat hem de ticari olarak kullanıldığını hatırlatarak,Ebru son kırk-elli yıldır altın çağını yaşıyor. Tarihte bugünkü kadar da güzel icra edilmemiştir ebru. Temin etme ve öğrenebilme kolaylığı yönünden de Türkiye dünyada en üst seviyede” diyor.
Sanattan önce ahlakın geldiğini söyleyen Fuat Başar, üstat Mustafa Düzgünman’dan alıntıladığı şu sözlerle detaylandırıyor bu görüşü: “Sanatların hepsi çok zor ama en zoru adam olmak sanatıdır.’ Bu söz on küp altından daha değerli benim için. İşin ticaretinde olanın ahlak tarafında da bir beklentisi yok. Hakkını vererek icra edilen sanatta karşılığını beklemek en doğalı. Ama icazet alınmadan sanat yapmak söz konusu olmamalı demedende gecemiyor.