Faydalı Bilgilerİnsan ve Yaşam

Mitoloji’de Arkadaşlık,Mitolojik Canlılar Gılgamış,Thor…

Mitolojik Hikayeler ve Kurulan Arkadaşlıklar

Umarım hepiniz efsanevi olanüstü bir tatil geçirmişsinizdir. Bu berbat espriyi de yaptığıma göre artık size insanların ne denli sosyal yaratıklar olduğundan bahsederek,konuya girebilirim Anlayacağınız üzere  insanda kimi daha basit canlılarda olduğu gibi insan da sadece arasında kan bağı olan in sanla yakınlık gösterseydi hayatlarımız bayağı bir gelmez olurdu herhalde. Akraba olmamamaıza rağmen sonradan tanıdığımız insanlarla çok daha yakın ilişkiler geliştirebiliyoruz, üstelik bunları bunu ya­parken çıkar bile gütmeyebiliyoruz. Yine anlayacağımız gibi bu yazımda ‘size bazı mitolojilerdeki arkadaşlık hikâyelerinden bahsetmek istiyorum.Halihazırda do­ğaüstü olan bir karaktere iyi bir de yoldaş eklediniz mi bazen en büyük güçler bile onlan zapt edemeyebilir.

Belki de arkadaşlık meselesinin de eskiliğindendir. bili­nen en esk arkadaşlar da yine bilinen en eski yazılı destanda geçer, Gılgamış Destanı’nda. Sümer şehri Uruk’un efsanevi kralı Gılgamış, tanrısal güçlere sahip eşsiz bir insandır. Sabahlan akşama kadar durmadan çalışabilir ve tâbaasından da aynısını görmek ister, şe­hirdeki her insan onun gibi durmadan çalışmalıdır. Bundan rahatsız olmaya başlayan  insanlar tanrılara yakarırlar ve tannlar da onu oyalaması için Enkidu diye bir insan yaratır. Enkidu, ilkin şehrin dışında, orman­da hayvanların arasında yaşamaktadır, şehre ve me­deniyete önderlik eden kralın karakter olarak tam karşıtı gibidir. Sonrasında ise şehre gelen ve medeniyeti öğrenen Enkidu, Gılgamış’ın gücünü denemek için onu güreş tutmaya davet eder.Gılgamış Enkidu’yu yener ve daha sonra ikisi çabusak-kaynaşıp dost olur­lar.

Asıl olaylar da buradan sonra başlar, iki dost beraber sayısız maceraya atılırlar. Canavardan ve düşmanları öldürme haricinde çok hoşunuza giden bir hikayeyi siz­lere anlatayım: Gılgamış bir gün aşk ve bereket tanrıçası İnannı’nın hediyesi olarak kutsal bir ağaçtan ya­pılmış bir davul ve tokmak alır sonra da şehir meyda­nında bunu çalmak ister, bu sefer de çalma işim abartır. Yine birilerinin şikâyeti yüzünden davul ve tokmak Yeraltı Dünyası na düşer. Yeraltı Dünyası ölen lerin göçtüğü bir yerdir ve bir ölümlünün buraya girmesi çok tehlikeli bir iştir. Arkadaşını üzgün gören Enkidu ise ölülerdiyarına gitmeye gönüllü olur, Gılgamış da eğer gidecekse neler yapması gerektiğini anlatır. Ona asla temiz ve iyi giyinmiş şekilde oraya gitmemesini, ayak­kabı giymemesini, eşini veya çocuğunu öpmemesini ya da onlara vurmamasını, yoksa oraya gittiğinde ya­bana olduğunun hemen anlaşılacağını söyler. Enkidu ise gider Gılgamış ne demişse tam tersini yapar ve Ölüler Diyan’nda hapsedilir. Arkadaşını kurtarmak iste­yen Gılgamış önce hava tannsı Enlil’e yakanr ama cevap alamaz, ardından sulann tannsı Enkiye yakarır ve cevap alır, Enki derhal güneş tanrısı olan oğlu Utu’ya Enkiduyu geri getirmesini emreder, Utu da de- niteni yapar. Gılgamış arkadaşını heyecanla karşılar ve ona Ölüler Diyan’nda neler gördüğünü sorar. Enkidu da anlatır, çok çocuğu olan insanlar orada o derecede mutludur, ardılı olmayanlar ise mutsuzdur, bir mezan olmayan ya da ruhuna hiçbir şey adanma­yan insanların hali tek kelimeyle perişandır, hele yakıla­rak öldürenlerin ruhunu orada bulamamıştır bile çünkü ruhtan da yanıp duman olmuştur.

Bir dolu maceranın ardından en son yine İnanna’nın bu sefer Gılgamış’ı öldürmesi için yolladığı Gökyüzü Boğası’nı beraberce alt ederler ve Enkidu büyük bir saygısızlık yaparak boğanın kesik bacağını İnanna’ya fırlatır. Tannlar bunun üzerine zaten birkaç kutsal yara­tığın daha ölümünden sorumlu bu İkiliyi ayırmak gerek­tiğine karar verirler. Diğer bütün tannlar ikisinin de ölmesi gerektiğini düşünürler fakat Utu’nun itirazı üzeri­ne sadece Enkiduyu öldürmeye karar verirler. Böylece tannlar Enkidu’yu hasta ederek onun ölümüne sebep gurlar. Arkadaşının ölümüne çok üzülen Gılgamış, ölümün ne kadar fena olduğunu düşünür ve yeni ve çok daha büyük bir maceraya atılmaya karar verin ölümsüzlüğü elde etmek…

THOR GELİNLİĞİ GİY, ÇEKİCİ KAP!

Bir başka ilginç arkadaşlık örneği ise yine İskandinavya’dan gelsin. Ününün bu denli kötü olma­sına rağmen, ateşin efendisi Loki’nin tanrılara büyük iyilikleri de olduğu söylenir. Kendisi esasında bir devdir, fakat tanrılar ve devlerin savaşında tannlann tarafına geçerek tannlann zaferine katkıda bulunur. Bunun kar­şılığında ise Odin ile kan kardeşi olurlar ve Loki de tan­nlann diyan Asgard’da yerini alır (Marvel’ın anlattıkları­na bakmayın siz). Çok kurnaz ve tevil bir karakter olan Loki (tann terimi kullanılmıyor kendisi hakkında), kimi zaman büyük iyilikler yapar, kimi zaman ise onulmaz zararlar verir. Anlabmlann özellikle detaylı olduğu İs­kandinav mitlerinden birinde bunun çok eğlenceli bir örneği bulunur Bir sabah Thor uyandığında çekici Mjollnir’i yerinde bulamaz. Bu birfelakettir, çekici olma­dan Thor’un devlere karşı koyması imkânsızdır. Thor da olayı kimseye çaktırmadan ilk LokTye anlatır. Loki çekicin yerini bulmak için Jotunheim’a (devlerin diyan) kadar gider ve çekicin orada olduğunu, devlerin kralı Thrymr’in çekicin karşılığında tanrıça Freyja’nın eşi ol­masını istediğini öğrenir. Sonra da Thor’un yanına dönüp mevzuyu anlatır. Ardından ikisi çabucak Freyja’ya gelinliğini giymesini ve Jatunheim’a gidece­ğini söylediğinde Freyja sinirden kıyameti kopanr, olayı da Asgard’da duymayan kalmaz.

 

Böylece tanrılar top­laşıp konuyu tartışmaya karar verir ve Heimdairın aklına şahane bir fikir gelir Freyja yerine gelinliği Thor’a giydirip, onu gelin diye yollamak. Thor bu fikri başta reddeder ama Loki onunla konuşur, durumun vahametini anlatır ona, üstelik eğer giderse onun nedi­mesi kılığına gireceğini de söyler. Nihayet TTıor ikna olur ve gelinliği giyer, Loki’nin işi ise çok kolaydır, çünkü o zaten şekil değiştirebilen birisidir. Kralın sarayına var­dıklarında güzelce ağırlanırlar ve yemeğe otururlar. Fakat bir sorun vardır, Thor bir geline göre çok çok fazla yemektedir. Thrymr’in şaşınp kaldığını gören Loki de ona Freyja’nın evlenme teklifini duyunca heyecandan sekiz gündür yiyip içemediğini söyler. Yemekten sonra Thrymr gelini öpmek ister, fakat duvağı kaldırınca alev atan gözler ve sert bakışlarla karşılaşır, yine afallar. Loki ise gelinin sekiz gecedir yine heyecandan uyul­madığını söyler. Nihayet Thrymr geline düğün hediye­sinin getirilmesini emreder, bu hediye Mjollnir’dir Thor karşısında çekicini görünce bir kahkaha atar, çekicini eline alır ve oradaki bütün devleri yere serer.

Arkadaşlığın en sık işlendiği mitolojilere iyi bir örnek şüphesiz ki Hinduizmdir. En yüce tannlann dahi birçok ölümlü arkadaştan olabilmektedir, hatta Mitra adındaki tanrı dürüstlük ve arkadaşlığın tannsıdır. Meşhur Hint destanı Mahabharata’da arkadaşlıklara çokça rastla­nır, fakat destana en çok yön vereni kesinlikle Duryodhana ve Kama’nınkisidir, Destana göre Duryodhana, soylu Kaurava aiesinin en büyük oğludur, doksan dokuz tane de erkek kardeşi vardır. Taht üzerinde hakkı olmasına rağmen büyük bir sorunu da vardır Kuzenlen olan Pandavalar Sadece beş kardeş olan Pandava’lar savaş sanattan konusunda daha iyidir ve soylular on lan daha çok sever Hele ortanca kardeş Arjuna çok iyi bir savaşçı ve dünyanın en iyi okçusu­dur Bir gün bütün prenslerin hünerlerini sergileyeceği bir gösteri düzenlenir ve Arjuna yine herkesin gözdesi­dir, kendi havaya attığı oku attığı ikinci bir okla ortadan yarar, herkesi mest eder. Tam o sırada orada olan Kama isimli bir adam ise ondan daha iyi olduğu iddia­sıyla Arjuna’ya meydan okur Kama ya hangi kraliyet ailesinden okluğu sorulur, fakat Kama sadece bir at arabacısının oğludur Bunu duyan soylular onu yarış­maya almazlar, üstelik bir dolu da hakaret ederler Duryodhana ise bunu Pandavalara karşı bir fırsat olarak görüp. Kama yı oracıkta kendi bölgesindeki Anğa krallığının kralı lan eder ve yarışmaya girmesini sağlar Sonuç ise şok edicidir, Kama Aıjuna’dan bile daha iyidir. Daha sonra ise Kama Duryodhana ya iyili­ğinin karşılığını nasıl verebileceğini sorduğunda, Dur­yodhana ona tek isteğinin arkadaşlık olduğunu söyle­yecektir Yine de Kama onu “dünyanın imparatoru” yapmaya yemin eder ve efsaneye göre bunu başarır da Duryodhana’nm komutasına verdiği orduyla Kama çevredeki bütün krallara diz çöktürür, en meşhur sa­vaşçıları yerlere paspas eder Duryodhana ise Kama’yı kimseye ezdirmez, Kama’nın talibi olduğu prenses onu soylu olmadığı için istemediğinde ve yine bütün soylular Kama’ya hakaretler savururken Dur­yodhana onlara aynen şu cümleyi söyler “Büyük bil­ginlerin, filozofların ve savaşçılann kaynağı yoktur. Onlar büyük olurlar, büyük doğmazlar”, iki arkadaş da Kama’nın aslında güneş tannsı Surya’nın oğlu olduğu­nu yıllar sonra öğrenecektir. Her ne kadar basit bir çıkar ilişkisi gibi başlasa da insanlar ve ilişkileri çok kar­maşık olabiliyor, destanlarda dahi. Aynca bu destanın Hindistan’daki kast sisteminin katılığına da ne kadar muazzam bir eleştiri getirdiğini iyi anlamak gerekir.

Destanlarda anlatılan arkadaşlıklara genel bir bakar­sak verilen en açık mesaj arkadaşlann birbirlerini nasıl daha yükseğe taşıyabildiği ya da birbirlerini belalardan kurtardığıdır. Karakter olarak hiç benzemeseler de bu birbirini tamamlamaya engel olmaz, hatta buna yardım eder Fakat bana sorarsanız arkadaş motifinin aslında çok daha önemli bir görevi var. Kahramanlan yaşadık­tan dünyaya ve onun gerçeklerine sıkıca bağlaması. Gılgamış’a ölümü, Thor’a ise soıumluluklannı hatırlat­ması veya Duryodhana’ya verdiği hâkimiyet gibi. Hiç şüphesiz en güzel kısmı ise, efsane bu ya, birlikteyken karşılarına kim çıkarsa çıksın yenilmelerinin imkansız olması

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu