MİMARLIK EĞİTİMİ NEDİR ?NASIL OLMALDIR
MİMARLIK EĞİTİMİ MİMARIN EĞİTİMİ NASIL
OLMALIDIR?
Ülkemizde mimarlık eğitimi üzerine tartışmalar uzun yıllardır süre gelmektedir. Son yıllarda, Avrupa Birliği aday adaylığımızla gündeme gelen müzakere süreçleri kapsamında, mimarlık mesleği ve eğitimi tartışmaları farklı boyutlarda ele alınmaya başlanmıştır. Özellikle ülkemizde verilen mimarlık eğitiminin uluslararası geçerliliği üzerine yoğunlaşan tartışmalar, son zamanlarda eğitim süreci üzerine odaklanmış durumdadır: 4 yıllık mimarlık eğitiminin yetersizliği eleştirileri üzerine geliştirilen öneriler, eğitim süresinin en az 5 yıla uzatılması gerekliliği üzerinde bir karara bağlanmış görünmektedir. Tartışmalar sürmekle birlikte, beş yıllık sürecin ise 4+1’lik bir sistemle hayat bulması ön görülmektedir.
Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’nün ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştirilen XXVIII. MOBBİG (Mimarlık Bölüm Başkanları İletişim Grubu) toplantısı, mimarlık eğitimi ve süresi ile birlikte bu sürenin nasıl değerlendirileceği, aşamaları ve etkinliği üzerine yeni fikirlerin gündeme gelmesine olanak sağlamıştır. Ülkemizdeki mimarlık eğitiminin uluslararası geçerliğinin sağlanması için sorunun sadece eğitim süresinin uzatılması ile yeterli olamayacağı gündeme taşınmıştır.Toplantı sonunda, sürenin uzatılmasının yanı sıra, iki kademeli bir eğitime geçilmesinin önemi ve gerekliliği bir kez daha vurgulanmıştır.
Ancak bu yeni yapılanmanın mevcut eğitim sisteminin baştan aşağıya değişimi ile mümkün olacağı ihmal edilmemelidir, iki kademeli eğitim, mesleki yeterliliğin sağlanması için önemlidir, ilk aşamanın, bilgi edinme, elde etme, üretme süreçleri üzerine odaklanan temel bir eğitimi kapsamaktadır. İkinci aşamada ise, temel meslek bilgilerinin ötesinde farklı bakışlarla çözümler üreten düşünceler üretmesi ve mesleğin etki alanını genişletmesi beklenmelidir, ikinci aşama, ne lisans eğitiminin devamı ne de yüksek lisans aşamasının bir parçası olarak algılanmalıdır. Bu aşamanın bir uzmanlık üretmesi yerine, belirli bir alanda yetkinlik kazandırması beklenebilir. Yüksek lisans eğitimi, akademik bir uzmanlık edinme niteliği ile ele alınmalıdır, önerilen iki aşamalı akademik eğitim sürecinde, mesleki deneyimin vurgulanması oldukça önemlidir. Mesleki deneyim süreci, mevcut sistemlerdeki stajlardan oldukça farklı bir içeriğe sahiptir: Akademik eğitimle geliştirilen/genişletilen bilgi edinme sürecinin, uygulamalar ile desteklenmesi ve mesleki bilginin geliştirilmesi beklenmektedir.
Bu tartışmalar, mimarlık eğitiminde süreden çok süreç daha dikkatli değerlendirilmesi gereken bir tartışma konusu olduğunu göstermektedir. Teknoloji, teknik, malzeme, çevre gibi hızla değişen koşullar ile mesleğin farklı disiplinler ile karşılıklı ilişkisi, mimarlık eğitiminde süreci çok daha önemsenmesi gereken bir sorun haline getirmektedir. Farklı disiplinlerden beslenen etkileşimli bir sürecin zorunluluğu ortadadır. Akademik ortamların, meslek bilgisi sunmanın ötesinde, bireye çoklu düşünme, farklı bakışlar sunabilme, yenilikçi olma ve mesleki sorumluluğun farkında olabilme becerisi kazandırması beklenmelidir. Akademik ortamların, mesleki ehliyet veren kurumlar olmaktan kurtulması, yeni ve farklı düşünme biçimlerinin ortaya çıkması, araştırma ve deneylerin çoğalması için oldukça önemlidir. Akademiler, her şeyden önce farklı bakabilme, düşünebilme yetisi kazandıran araştırma merkezleridir. Bu özellikleri ile mesleklerin hem kavramsal hem de pratik olarak gelişmesine ışık tutan kurumlardır. Bu tartışma ile birlikte eğitimin, sadece bir “lisans(ehliyet)” edin(dir)me/onaylama işi olmanın ötesinde, meslek hayatı süresince sürdürülmesi gereken bir zorunluluk olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu bakışla mimarlık eğitimin niteliği, 4 ya da 5,4+1 ya da 3+2 yıl gibi süreye ilişkin formüller ile bir çözüme kavuşur mu, bir kez daha düşünmek gerekmektedir. Yasal olarak bu süreler, akademilerin sorumluluğu altındadır. Akademik ortam eksik ya da fazla, bu süre içinde gerekli olan mesleki bilgiyi ilgililere sunabilir. Ancak, mezuniyet için “derslerin” başarı ile tamamlanması gibi “gerekli niceliksel şartların sağlanmış olması, kişilere mimarlık mesleği için bir meşruiyet hakkı kazandırır mı?” sorusu oldukça kritik bir önem taşımaktadır.
Eğer akademiler, özellikle mimarlık mesleği için bir ehliyet edindirme ortamları olmaktan çıkacaksa (ki öyle olmalıdır), mesleği yetkinliğe karar verecek, geçerliliğini onaylayacak nasıl bir kurum oluşturulmalıdır? Meslek örgütü olmasından dolayı bir çözüm olarak öne sürülen Mimarlar Odası, kurumsal yapısı ve yasal içeriğiyle bu onama ve daha da önemlisi, meslek boyu eğitimi sürdürme ve niteliği denetleme işini nasıl gerçekleştirecektir? Bu sorulara verilecek mantıklı cevaplar bulunmaktadır. Ancak çözüm arayışında, bir meslek örgütü olarak Mimarlar Odası’nın, yeni bir yapılanmaya ihtiyaç duyduğu ortadadır. Meslek örgütleri, akademik ortamlar değildir, olmaları ise oldukça tehlikelidir. İş birlikleri ile ara modellerin geliştirilmesi önemsenmelidir. Sürekli mesleki gelişim programları ile sunulan eğitimler, meslektaşlarımızın mesleki sorunlardan ve gelişmelerden haberdar olmaları için çok önemlidir. Ancak, bu kapsamda açılan derslerin, verilen seminerlerin meslektaşlarımız için adeta bir “yokiama(puan toplama)” zorunluluğu olarak görülmesinin Ötesine geçmesi gerekmektedir. Elbette bu öncelikle meslektaşlarımızın etik olarak kendi mesleklerine saygıları ve sorumluluklarının farkındalıkları ile mümkün olabilecektir.
Burak Asiliskender, (Y.MimarDr.)