Metropolis-Torbalı
Metropolis-Torbalı
Torbalı yakınlarındaki Metropolis bir diğer Ephesos kadar önemli bir antik kenttir. Metropolis’te şimdiye kadar tiyatro, stoa, hamam, yapı adaları ve bunların yakınıdaki tuvaletler/latrina ile Akropolis’te yer alan prehistorik alan kazılmış durumda.
En azından ismiyle, daha önce değinilen Ana Tanrıça kültünün bir diğer göstergesi olarak da kabul edilebilecek bir kenttir Metropolis. Torbalı ovasına sırtını vermiş ve bugün Torbalı ilçesinin Yeniköy ve Özbey köyleri arasında kurulu olan kent en az yakınındaki Ephesos kadar önemlidir. Gelirini ve gelişmesini tarıma borçlu bu kentin adının kökeni ‘metro’ ve ‘polis’ sözcüklerine dayanır. Yani Ana tanrıça (Meter veya İngilizce’de olduğu gibi Mother) ve kent anlamına gelen Polis kentin adının kökenini oluşturur. Kısaca AnaTanrıça’nın kenti. Bu nedenle de Ana Tanrıça’mn koruyuculuğunu kabul etmiş, Perge, Pessinus, Aphrodisias, Sardes,Hemitea Kastabos, Kyndia ve Patara gibi diğer Anadolu antik kentlerin arasında sayılması gerekir Metropolis’in Kent, 1989 yılından beri Prof.Dr. Recep Meriç başkanlığındaki bir ekip tarafından kazılıyor. Son yıllarda ise Doç.Dr.Serdar Aybek kazının başkanlığını devralmıştır. Metropolis’te şimdiye dek tiyatro, stoa, hamam, yapı adaları ve ‘ bunların yakınındaki tuvaletler/latrina ile Akropolis’te yer alan prehistorik alan kazılmış durumdadır.
Kentten çıkan yazıtlarda adı geçen Ares Tapınağı ise şimdilik gün ışığına çıkacağı günü beklemektedir. Akropolün kentten daha eski olduğu ele geçen prehistorik keramiklerden anlaşılır. Son yıllarda kentin yakınındaki Yeniköy’ün güney sırtlarındaki Dedecik Mevkii’nde yapılan kazılar Neolitik dönemden beri burada yerleşim olduğunu I göstermekle birlikte, MÖ lll.yüzyılda Bergama Krallığı zamanında MakedonyalI eski savaşçılarca kurulduğu anlaşılıyor. Geç Helenistik Dönemde oldukça zengin bir kent olduğu mimari ve keramik buluntulardan anlaşılan kentin kalın sur duvarları ile çevrili olması bu çağda artık Metropolitlerin kaybedecek bir şeylerinin bulunduğu ve bunları korumak amacıyla bu surlrı yaptıklarını akla getiriyor.Roma çağında ise kent yamaçlardan aşagıya dogru gelişmiş ve buğun Yeniköy olarak anılan yakınındaki köye kadar ulaşmıştır. Metropolis’in bu altın çağında Akropol’de bir Ares Tapınağı’nın yapıldığı, bunun yanı sıra Zeus Krezimos, Hera ve On i ki Tanrılarda ait tapınakların varlığı antik kaynaklar ve yazıtlardan öğrenilebiliyor. Heykelcilik sanatı açısından da önemli olan bu kentten çıkarılan “Çifte KızlarHeykeli ”ise bugün İzmir Müzesi’nde sergilenmektedir. Bizans döneminde eski zenginliğini yitirmeye başlayan kent bir piskoposluk merkezi durumundadır. Komnenoslar yada Laskarisler döneminde bir Bizans kalesi görünümündeki kent,14.yüzyıldan itibaren Aydınoğulları Beyliği’nin eline geçmiş ve Kızılhisar olarak adlandırılmıştır. Bu dönemde iyice önemini yitiren kent bugünkü Torbalı’ya taşınmış ve Metropolis adı zaman içinde evrilerek Torbalı haline gelmiştir.
Metropolisi ziyaret etmeye gelenlere öncelikle Torbalı içindeki postanenin bahçesinde koruma altında olan mantar ağacını görmeleri önerilir. Torbalı ve çevresi Osmanlı’nın son döneminde II.Abdülhamit’e ait bir çiftlikti ve burada, dünyada orman olarak sadece Fas ve Portekiz’de bulunan Quercus suber yani mantar ağacının mantar verecek duruma gelmiş Anadolu’daki tek örneği de deneme amaçlı dikilmiştir. Ağaç dikildikten 25 yıl sonra mantarlaşmaya başlamakta ve ağacın kabuğu her 9 yılda bir kesilip işlenerek bugün şarapları şişelemekten, yalıtım malzemesine kadar değişik yerlerde kullanılan mantar elde edilmektedir.
Lokomotier Açık Hava Müzesi:
Çamlık köyünde 1990 yılında TCDD 3.Bölge Müdürlüğü tarafından kurulan bu müze dünyanın değişikyerlerinden gelen ve buharlı lokomotifleri seven ziyaretçileri sayesinde oldukça ünlenmiştir. Kuşadası içinden Çamlık’a kısa yoldan ulaşılabileceği gibi Selçuk’tan hemen sonra güneyden başlayan eski Aydın yolundan da buraya varılabilir.Müzede bulunan lokomotifler üzerindeki numaraların lokomotifin dingil ve tekerler sayılarını göstermekte sonraki numaralar ise kayıt bilgileri olarak kabul edilmektedir. Burada göreceğiniz en eski lokomotifler 3362 ve 3405 numaralı olanlardır. 3362 numaralı olan 1887 yılında İngiltere’de Stephenson tesislerinde üretilmiştir. İstanbul Sirkeci hattında çalışmış olup saatte 28 km hız yapabilmekteymiş. 3045 numaralı olanı ise 1905 Almanya Borsig yapımıdır ve Edirne hattında çalışmış olup hızı saatte 30km’dir. Özellikle çocuklar için son derece ilği çekici müzeye yapılacak ziyaretten sonra buradaki restoranda konaklamak da olasıdır