Helyum Elementi
Helyum Elementi
Helyum bilinen evrende en fazla bulunan element (evrendeki madde ağırlığının dörtte biri helyumdur) olmasına rağmen, Dünya’da bilinen rezervler açısından nadiren bulunan bir elementtir. Kokusuzdur, zehirsizdir, renksizdir, tadı yoktur ve de çok hafiftir. Öyle ki yeryüzüne çıktığı anda atmosferde oyalanmaz; uzaya doğru yükseliverir. Helyum çok hafiftir dedik ama hidrojen kadar değil.
Öyleyse etrafımızda hidrojen bulunmasına rağmen helyum neden yok? Bunun nedeni hidrojenin yeryüzünden kaçamadan oksijen ve karbon tarafından yakalanması. Yoksa susuzluktan ölürdük! Helyum ilkin 1868 yılında yaşanan Güneş tutulması sırasında Hindistan’da bulunan Fransız astronom Jules Janssen tarafından gözlemlendi ama Jannsen bunu sodyum zannetti. Aynı yıl İngiliz astronom Norman Lockyer güneş ışığı üzerinde yürüttüğü spektral deneylerde sarı bir ışığa rastladı ve bunun dünyada bulunmayan, güneşe ait bir elementin izi olduğunu açıkladı, Lockyer elemente Yunanca güneş anlamına gelen helios (ijAıoçJ’tan türeyen helyum adını verdi.
1882’de ise Vezüv dağından püsküren lavları inceleyen İtalyan fizikçi Luigi Parmieri ise helyum elementinin izine dünyada ilk kez rastladı. Helyum rezervleri uzun yıllar boyunca A.B.D.’nin tekelindeydi. Öyle ki II. Dünya Savaşı sırasında Almanların geliştirdiği zeplinler Nazi Almanyası’na uygulanan helyum ambargosu nedeniyle çok parlayıcı bir gaz olan hidrojenle çalıştırıldı ve bu yüzden de yanmaktan kurtulamadılar. Helyumun yeryüzünde o kadar az bulunduğuna inanılıyordu ki; bir aralar Avrupa’da parti balonlarının kullanımına yasak getirilmesi bile düşünüldü. Neyse ki son yıllarda Kuzey Afrika’da görece zengin helyum rezervlerine rastlandı da eğlenceli partilerden vaz geçmek zorunda kalmadık.