Dünya Üzerin’deki En İnanılmaz Deneyler
Dünya Üzerin’deki En İnanılmaz Deneyler
‘Siz siz olun dikkatli olun.Sonra kendinizi bir deneyin içinde buluvermeyin.’
Wihelm Wundt. Bir bilim olan psikolojinin kumcusu oluyor kendisi, ilk psikoloji laboratuvarını kurmuş ve dergisini çıkarmış. Anlayacağımız o ki deneysel psikolojiyi bilim dünyasına kazandırmış. Sonrasında ise öğrencisi olan Lightner Witmer klinik psikolojiyi bilim haline getirmiş. Klinik psikolojini tarihsel gelişimine kısaca bir göz atarsak, ilk gelişim dönemi (1800-1900), I. ve II. Dünya Savaşları süreci ve savaş sonrası süreç olarak üç bölümle karşımıza çıkıyor, ilk süreçle insanın zihinsel algısını anlamaya yönelik çalışmalara önem verilmiş ve gayet olumlu gelişmeler kaydedilmiştir.
Devamında Amerika’nın Birinci Dünya Savaşı’na girmesiyle birfikte, askerlerin istenilen zihinsel becerilere ve yeteneklere sahip olup olmadığını belirleyecek testlere önemli bir ihtiyaç doğmuş ve bu amaç doğrultusunda 1920’de Army Alpha ve Army Beta isimli iki test geliştirilmiş. Bunu ardı andına birçok başarılı zekâ ve kişilik testi izlemiş. Son olarak II. Dünya Savaşı’ndan sonra klinik psikologlar değerlendirme ve tedavi anlamında t önemli gelişmeler kaydetmeye devam elmişler. Zekâ ve kişilik testlerinin eski versiyonları revize edilmiş ve daha birçok deney ve gelişme…
Böyle güzel gelişmeler olurken insanoğlunun doğası gereği bazı psikologlar meraklarına yenik düşerek ilginç deneylere imza atmışlar. Sonuçlar ise oldukça ilginç çıkmış. Tabi bütün bunların sonucunda bir muamma da oluşmuş: Bu deneklerin bir deneyin içinde olduklarından haberleri var mıydı? Bu soru, deneylerin atikliği hakkında aklımızda birçok soru işareti oluşturmakta. Bu paragraf belirsizlik içinde kaybola dursun biz şu ilginç deneylere değinelim.
Başlangıcımız en çok deney yapanlardan Milgram’ın deneyi. 19631e Stanley Milgram, II. Dünya Savaşı’nda Almanya’da gerçekleşen korkunç olayların nasıl meydana geldiğini merak ediyor. Bunun için de deneklerini öğretmen ve öğrenci diye ikiye ayırıyor. Öğretmenlere, yanlış cevap aldıklannda öğrencilerine elektrik şoku vermeleri söyleniyor. Yanlış cevap almaya devam ettiklerinde şoku çoğaltmalan isteniyor, öğrenciler başka bir odada bulmuyor ve öğretmenler onlann sadece çığlıklannı duyabiliyor. Ancak diğer deneylere göıe bunun insani bir yönü var. Gerçekte, diğer odada elektrik şoku alan bir öğrenci yok, sadece sahte sesler veriliyor. İşin korkutucu yanına gelirsek öğrencilerin bağınşlanna rağmen öğretmenler aldıkları emirden dolayı şoka devam ediyorlar.Hatta öğrencilerden birini kaybettikleri söylendiğinde bile bu tablo değişmiyor.
Sırada en çok tepki alan Standford Hapishane Deneyi var. Yapılmış dan bu deneyde, mahkum veya gardiyan olmanın insan psikolojisi üzerine etkileri niceleniyor. Deney Standford Üniversitesinde psikdog dan Philip Zimbardo liderliğindeki bir gurup araştırmacı tarafından 1971’de yapılıyor. Seçilen 70 öğrenci Stanford psikoloji binasının bodrum katındaki sahte hapishaneye yerleştiliyor Mahkum ve gardiyanların rollerine çok çabuk adapte dması üzerine deney öngörülen sınırların dışına çıkıp tehlikeli ve psikolojik olarak hasar veren bir duruma geliyor. Birçok mahkûm duygusal darak travma geçilirken gardiyanlara! üçte biri “gerçek” sadistik eğilim sergilemekten yargılanıyor. Mahkûmların ikisi henüz deneyin başında çıkanlmak zonmda kalıyor. Kendisi dâhil herkesin rdüne iyice kapıldığında! emin olduktan sonra Zimbardo iki hatta olarak planladığı bu deneyi altıncı günün sonunda bitirme karan alıyor. Bu day aynı zamanda filmlere de konu dmuştur. (İlk darak 2001 Almanya yapımı ‘Deney’ filmine, daha sonra ise 2010 yapımı “The Experiment filmine.)
Son olarak sizi günümüzün medya güvenirliği sıkıntısı üzerinde düşünmeye itecek bir deney. Kitle Paniğinin Anatomisi: Dünyalar Savaşı. Orson Welles 1938 yılında H.G. Wells’in War Of The Worlds adlı romanını bir radyoda yayımlıyor. Bu yayın, yayını dinleyen 6 milyon kişiden yaklaşık 3 milyonunda paniğe sebep oluyor. Princeton psikologları daha sonra New Jersey sakillerinden 1351 ile görüşme yapıyorlar. Sonuçlara bakıldığında en eğitimli olan dinleyicilerin bile hiçbir şekilde teyit etmeden verilen bilgiye inandığı görülüyor.
Bana kalırsa bilinçaltımızda var olan her şeyin ortaya çıkması için sadece doğru dürtülerin verilmesi gerekiyor. Bu deneyler bilerek ya da bilmeden verilen dürtülerle canlıların tepkilerinin izlendiği………………………. deneyler. Noktalı yere ne etik, uygunsuz, korkunç ve geleceği tartışılabilir bir konu olmasına karşın siz siz olun dikkatli olun. Sonra kendinizi bir deneyin içinde buluvermeyin. Şaka bir yana, günümüzde gefişen teknoloji ile sürekli çeşitli deneylerin içinde denekleştirilmiyor değiliz aslında. Faikında değifiz, olsak bile ne kadar fayda edeceği belirsiz… Belki blim uğrunda her şey mubahtır dememek lazımdır, belki de bu bize azıdır bile.