Dünden Bugüne Burhaniye….
Ege kıyılarında dağ ve denizin birlikte verdikleri en güzel pozlardan biri Burhaniye. Bu harika pozun arkasındaki fon ise antik çağa kadar uzanan görkemli bir tarih. Burhaniye’de güneş parlamaya başladıgında sizinde içinizde bir kıpırtı ışıltı oluşmaya başlar….
Bir gün bir rüya görürsün. Dağların yeşiliyle, denizin maviliği arasında gidip gelir bakışların. Daha önce hiç germediğin bir yer: Pırıl pırıl bir güneşin altında, ayaklarını serin sular okşarken bir sahilde yürümektesindir. Etrafına bakınırsın, tanıyamazsın.Sonra bir fotoğraf görürsün.
Bu gördüğün; rüyanda gördüğün dağlar, mavisine hayran olduğun denizdir.
Burası kumsalında yürüdüğün sahildir. Heyecanlanırsın! Fotoğrafın nerede çekildiğine bakarsın hemen: Burhaniye… Detaylı araştırma faslı başlar, Edremit’e, Ayvalık a yakın olduğunu öğrenirsin.
Kaz Dağları ymış meğer o gördüklerin. Sevinçle ellerini ovuşturur, ne kadar kısmetli olduğunu düşünürsün. Yolculuk için çantanı hazırlarken sorarsın: “Hiç görmediği bir şehir, insanın rüyasına girer mi?” Girer. Burhaniye ise girer.
Uçak Burhaniye’ye doğru yaklaşırken manzaraya ve dağlarla denizin bir aradaki güzelliğine hayran kalırsın. Uçaktan indikten sonra, kıvrım kıvrım yollarda ilerlerken çam ağaçları karşılar seni. Sonra, zeytin ve mandalina ağaçları… Sonra en güzeli, dağlar çıkar karşına.
Ve nihayetinde deniz…
Bir şehir ancak yürünerek keşfedilir. Burhaniye de öyle. Yürüyün doyasıya ve kimsenin bilmediği ara bir sokakta nefis çorbalar yapan dükkânı; tam güneş batarken sıradan bir evin kızıla bürünen camlarını; akşamın alacasında tünek arayan serçelerin telaşını görün. Kenarda köşede kalmış bir camide cemaatle akşam namazı kılmanın huzurunu, ışıltılı vitrinlere inat, hemen evinin önünde nefis zeytin turşuları satan yaşlı teyzenin hoş sohbetini keşfedin.
İçine girdikçe buranın sıradan bir tatil beldesi olmadığını görürsünüz. Kısa tarihçesi bile bunu göstermeye kâfi*. Burhaniye’nin kuruluşu,M.Ö. 14. yüzyıla kadar uzanıyor. Balkanlardan gelen ve Misyalılar olarak adlandırılan halk tarafından kurulan en eski yerleşim yerlerinden biri. Kazılarda elde edilen bulgular, Antik dönemde de Burhaniye’nin önemli bir liman kenti ve ticaret merkezi olduğunu kanıtlıyor. Burhaniye’deki en önemli antik kentin adı, Adramytteion. Lidyalıların egemenliğine girmesinden sonra Adramis olarak anılmaya başlıyor. Ayrıca Adramytteionlularm Havran Çayı üzerine yaptırdıkları su kemerlerinden sebep, burası Kemer olarak da anılıyor. Edremit’e bağlı bir nahiye olarak kalan Burhaniye, Sultan II. Abdülhamid in oğlu şehzade Burhanettin in gayretleriyle Edremit ten ayrılarak ayrı ilçe hüviyetine kavuşuyor ve adı da şehzadeden mülhem Burhaniye oluyor.
Bulunduğu konum itibariyla bütün uygarlıkların vazgeçilmezi olan bu beldede zeytin hep başrolde, ilk çağlardan bugüne yöre halkının önemli gelir kaynaklarından biri. Türkiye’deki üretimin üçte birinin yapıldığı zeytin bahçelerini gezmeyi ihmal etmeyin. Dönerken valizlerinizi nefis zeytinler ve kaliteli zeytinyağlarıyla doldurmak isteyeceksiniz. Burhaniye’de mutlaka görmeniz gereken ve gözünüze değen her kıyısı sizi kendine hayran bırakacak yer, şehrin ilk yerleşim yeri Ören. Ören, bugün Burhaniye’nin bir mahallesi ve doğal sit alanı olarak koruma altında. Orada yürürken asırlık meşe ağaçlarının her biri sizi gölgesinde dinlenmeye çağıracak. Kamp meraklıları için, Ören’in hemen girişinde çadır ve karavanların kurulabileceği bir kamping alanı olduğunu da söyleyeyim. Ve körfezin en temiz suyunun Ören’de olduğunu hatırlatmak abartı olmaz; tam dört adet mavi bayraklı plajı var ne
de olsa. Burhaniye’nin 25 km uzunluğundaki sahil şeridinde bulunan büyüklü küçüklü birçok doğal plajdan denize kavuşabilirsiniz.
Deniz yorgunluğunuzu da merkeze yakın restoranlardan birinde nefis Ege lezzetleriyle atabilirsiniz.
Eğer deniz, dağ ve güneşi tarihle taçlandırmak isterseniz Burhaniye’deki müzeyi de gezmenizi tavsiye ederim
Ören
Camii, iç süslemeleriyle ilçede çok özel bir yere sahip.
Alışılanın aksine, ramirlp «izi hat ve tezhip sanatı değil, doğa ve meyve figürleri karşılıyor,
Kuva-yi Millîye müze binası Kurtuluş Savaşı esnasında Kuva-yi Milliye hareketinin karargâh yeri olarak görev yaptığı için bu ismi taşıyor. Antik çağda ticaret amaçlı kullanılan Trireme tipli yük gemisi, müzedeki en ilgi çeken parçalardan biri. Seramik ve cam eşyalar ve sikkelerin sergilendiği bölüm de oldukça zengin.
Burhaniye’deki camilerin içerisinde Şahinler Köyü Camii’ninse çok özel bir yeri var. 1895 yılında, dönemin Burhaniye Kaymakamı Haşan Tahsin Bey tarafından yaptırılan bu caminin ayırt edici özelliği süslemeleri. Caminin iç süslemelerinde alışılanın aksine hat veya tezhip sanatına rastlanmıyor. Caminin içerisine köyden manzaralar, Rezelli Değirmeni, köy mezarlığı, çeşitli doğa ve meyve figürleri resmedilmiş.
Bu süslemelerdeki bezelli Değirmeni bugün mevcut değil. Fakat iki tarafı büyük servi ağaçlarıyla kaplı köy girişi tıpkı resimde göründüğü gibi konuklarını karşılamaya devam ediyor.
Merkezdeki küçük, şirin ve tarihî çarşıda dükkânlar, Ege’ye özgü birbirinden güzel yöresel yemekler hazırlıyorlar, mutlaka tatmaksınız. Unutmadan: haftanın hemen her günü başka bir mahallede kurulan semt pazarlarına da uğramazsanız Burhaniye geziniz eksik kalır. Hiç değilse birini gezmeden dönmeyin.
Burhaniye yüzyıllardır biriktirdiği tarihi izleri, çeşit çeşit zeytin ağaçları, asırlık yaşlı meşeleri, denizi ve dağlarıyla ziyaretçilerini bekliyor. Elinizde bir yeri gezip keşfetmek şansı varken, burası neden dağların eteklerindeki mavi Burhaniye olmasın?