Bir Deli’mi Yoksa Dahi’mi:David Helfgott
Kırmızılar Giymiş Bir Deli’mi Yoksa
Dahi’mi:David Helfgott
Aya İrini’nin büyülü atmosferini, daha da büyülü bir hale getirmek için yüzlerce kişi koşuştur mr. Orkestra, hostesler, organizasyon şirketi ve biz de, 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti gönüllüleri, bu hengâmenin içinde yerlerimizi alıyoruz. Gelecek konuk bestekar müzüsyen, David Helfgott asıl soru ise, bu büyülü hava bir deli için mi, yoksa büyüye büyü katabilecek bir dahi için mi?
Bu sorunun cevabını bulabilmek için, galiba konserinden önce ansiklopedik bilgi kıvamında kısa bir hayat öyküsüyle başlamak gerekiyor. Polonya asıfiı Yahudi bir afienin çocuğu olarak, 19 Mayıs 1947tarihinde Melboum’de doğan David Helfgott, beş yaşında dahi çocuk olarak anılmaya başlar. On yaşında Perili piyanist Frank Amdt’tan ders almış ve ablası ile birlikte birçok yerel yarışmada ödüller kazanmıştır. On beş yaşına geldiğinde, Perthli besteci James Penberthy ve yazar Katharine Susamah Prichard’ın para toplayarak ABD’ye müzik eğitimine yollamak istemesine karşın, babası henüz bunun için erken olduğunu savunarak gitmesine karşı çıkmıştır. On dokuz yaşında ise, İngiltere’deki Kraliyet Müzk Kolejine burs kazanmış ve Londra’da piyanist Cyri Srrtth ie üç yıl çalışmıştır. Bu sırada akıl rahatsızlığı daha da belirgin hale gelmiştir. 1970 yılında Perth’e dönerek, ilk eşiyle evlenmiş ve bu evliliği son bulduktan sonra Graylands Sinir ve Akıl Hastalıktan hastanesine yatırılmıştır. On yıl boyunca psikiyatrik tedavi görmüştür. Hayatındaki önemli tarihler ve olayla bu şekide sıralanabilir.
Asıl hikayesi daha derinlere inildiğinde görülebilir. Babası, kendi başaramadıklannı çocuğuna başarması içrı baskı yapan,çocuğunu kendi hayatinin devamı niteliğinde gören bir babadır. Dünyanın çalması en zor besteleri arasında gösterilen ve şu an yaşayan piyanistler arasında 3-4 kişinin mükemmele yakın çatobidiği RachmaninofPun 3. Konçertosunu çalması için sürekli baskı yaparak, cezalar veren bir baba sonucunda psikolojik bozukluktan ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu soruman artıp, akıl hastanesinde tedavi gördükten sonra evsizler gibi beş kuruşa muhtaç sokaklara düşer. Bir gün lüks bir restoranda gördüğü piyanoyu çalmak için içeriye girer, takat herkes dalga geçer. Ama piyanoyu çalmaya başladığında kimse şaşkınlığını gizleyemez ve yeniden doğuşu bu şekilde başlar. Ayrıca hayatı 1996 yapımı Shine adlı filme konu olmuş ve Geoflrey Rush’a En İyi Erkek Oyuncu Akademi ödülü’nü kazandırmıştır.
Bu dram dolu, hastalıklı hayatı üç şey arasında gidip geliyor. Kalbi, parmaklan ve piyanosu, işte bu hayatından anlar sunabilmek için Aya İrininin kapıları O’nun için açıldı. Konser öncesi klasik konuşmalar yapılmış, teşekkürler edilmişti. Artık David Helfgott’un çıkması bekleniyordu. İçerideki büyülü havayı, bir de ölüm sessizfiği sarmıştı. Bu sessizlik 1600 çift efin birbirine çarpmasıyla bozuldu. Az da olsa kamburu çıkmış, gözlüklü, üzerinde kırmızı bir bluz olan bir beyefendi çıktı. İşte gelmişti… Yarım kalan Rachmaninoff’un 3. Konçertosunu tamamlamak için sahnedeydi. Kırmızı giymesi heyecanından ve çocuk gibi mutlu olmasından kaynaklanıyor gibiydi. Sahnenin önüne geldi ve seyircilere olan minnettarlığını dakikalarca eleriyle die getirdi.
Elleri ve kolları süreki bir hareket içindeydi. Başparmaklarıyla “tamam” işareti yaparak, alçak gönüllüğünü ortaya koyuyordu. Bu hareketliliğinin hastalığından dolayı deği de, içindeki çocuksu mutluluğundan ve koca bir salon dolusu eski dostla paylaşmaya yetecek kadar olan heyecanı nedeniyle olduğu hissediliyordu. Aslına bakılırsa bu kadar sevilen, biletleri pahalı olmasına rağmen bir haftada tükenen, saygı duyulan bir dâhinin hasta olmasının imkânı yoktur.
Konserine üç adet giriş parçası çalarak başlıyor. Bu parçalar piyanosu ve kendi arasında geçerken, bitiminde 10 dakikalık bir ara veriyor. Aradan sonra asıl parça için, Naci Özgüç yönetimindeki 70 kişik İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası eşliğinde bir kez daha sahneye çıkıyor ve büyük an geliyor, Rachmaninoff’un 3. Konçertosu… Hiç bitmesin dye dua ederek dinledim konserin bu bölümünü.
Elleri piyano tuştan arasında kayıp giderken, müziğin içinde kaybolup gittim. Hayatımda hiçbir şey beni bu kadar süre için içine alıp, hayatımdan bu kadar güzel dakikalar çalamamıştı. “Anlatılmaz, yaşanır” denen dakikalardı herkes için. Galiba bu son konserleriydi İstanbul için, çünkü Eylül’den sonra bir daha konser vermek için yurtdışına çıkmayacağını duydum. O yüzden daha da bir anlamlıydı konser ve bu anlamın içinde olabilmek de büyük bir keyifti. Defi, dahi, her ne denilirse densin, bir paradoks haline gelen; “Ya deliler akılı da, biz deliysek David Hetfgott için paradokstan çıkar ve gerçeğin ta kendisi halini alır.
David Helfgott ile ilğili alıntılar
‘Pavarotti futbol fanatiklerine operayı sevdirdi, David de hayati boyunca hiç klasik müzik konserine gitmeyecek olan insanlara piyanoyu ve klasik müziği sevdiriyor. Gerçekten de 12 yıl akıl hastanesinde yattıktan sonra hayata karışan bir adamın müziğini hemen hemen herkes merak ediyor.” (The Guardian)
-This extraordinary artist is oontinuing to receive the worldwide récognition that his remarkabte technica! and interprétative geniusdeserves. His oontinuing success cornes as no surprise to Davicfs légion of devoted admirers everywhere. They hâve long regarded his récitals as tran- scending mera musiomaking. They are an affirmation of the tenaöty of the human spirit and imagination.”
“Rachmaninoff’un 3. Konçertosu nu çalarkenki hislerini şu cümlelerle açıklamış; “Bu parça varlığımı mutlulukla dolduruyor ve bu ilham verici deneyimi yaşadığım için kendimi kutsanmış hissediyorum.”