Bilim İçat’lar ve Buluş’lar
Bilim İçat’lar ve Buluş’lar
Bilim tarihinin belki de en popüler mitlerinden biridir. Newton’un kafasına elma düşmesi ve akabinde yer çekimini keşfetmesi. Günümüzde bile o kadar popülerdir ki bu hikaye.Teknoloji devi Google bu hikaeyeden etkilenerek bir elma ağacı dalı ve bu daldan düşen elma animasyonlu logosuyla Newton’un doğum gününü kutlamıştır. Yani insanın yüzünde hafif bir tebessüm bırakan ancak biraz ayrıntılı düşününce Newton’un dehası karşısında hayranlık yaratan bu mite güre, Newton elinde kitabıyla bir elma ağacına yaslanıp çalışırken, kafasına elma düşmesi sonucu yer çekimiyle ilğili yasasını keşfetmiştir. Mitin gerçeğinde ise elma Newton’un kafasına düşmemiştir ancak mitin doğruluk payı olan kısmında Newton yer çekimi yasasını geliştirirken yere düşen bir elmadan iham aldığını söylemiştir.
Newton’un yer çekimi yasasını keşfetmesi, yukanda efsaneleşmiş haliyle anlatıldığı kadar ‘ kolay olmamıştır ve Newton ancak, düşen elmayı gözlemledikten yaklaşık 20 yıl bir süre ” sonra yer çekimi yasasını tam olarak geliştirebilmiştir. Newton’un düşen elmayı gözlemledikten sonra aklına gelen ilk soru, neden “ bir elmanın yere dik bir şekilde düştüğü ve başka bir doğrultuya doğru gitmediği olmuştur. Newton bu sorunun en mantıklı cevabı olarak, dünyanın elmayı kendisine doğru çektiğini bulmuştur.Buradan hareketle nesneler arasında bir çekim kuvveti olduğunu keşfetmiştir. Peki, neden elma dünyayı değilde, dünya elmayı kendisine doğru çekmiştir?Bu sorunun cevabında Newton cisimierin birbirlerine uyguladığı çekim kuvvetinin cisimlerin kütleleriyle orantılı olduğunu keşfetmiş ve küfle çekim yasasını geliştirmiştir.
Newtorfun yer çekimi yasasını geliştirdiği yılardan yaklaşık 60 yıl sonra, 15 yaşlanndaki bir İskoç çocuk evde bütün dikkatiyle kaynayan , çaydanlığa bakmakta, çaydanlığın buhar üstünde hareket eden kapağım saatler boyunca gözlemlemekte ve bu kapakla oynamaktadır.
Çaydanlıktan çıkan buhann üstünde kaşık tutup,bu kaşığın üstünde buhann yoğuşmasını ve ve yoğuşup kaç damla su oluştuğunu sayan çocuk günlerini bu gözlemlere harcamıştır. Gözlemleri sırasında annesi tarafından aylaklık ve vaktini boşa harcamakla suçlanan bu çocuk, sanayi: Devrimine yol açan buhar makinalannın geliştiricisi James Walt’dan başkası değildir.
James Watt, endüstriyel buhar makinalarının mucidi olarak bilinse de bu yanlış bir bilgidir ve ilk endüstriyel buhar makinası 1712 yılında Thomas Newcomen tarafından geliştirilmiştir. Thomas Newcomen tarafından geliştirilen atmosferik motor, buhar gücünün mekanik işe çevirdiği oldugu için tarihteki önemi büyüktür.
James Watt’ın Newoomen’in buhar makinasından 4 kat daha verimli bir buhar makinası geliştirmeyi başarmıştır. James Watt’ın buhar makinalarındaki bu devrim niteliğindeki buluşu sanayi devriminin İngiltere’den başlayarak bütün dünyaya yayılmasını sağlamıştır.
Çaydanlık gözlemleyen bir dâhiden çok daha maceraperest olan başka bir dâhiye geçecek olursak, 18. yüzyılın ortalarında fırtınalı bir havada elinde bir uçurtma ile Philadelphia’da koşan Benjamin Franklin’e rastlarız. Benjamin Franklin’in elinde uçurtmasıyla fırtınalı havada koşmasının nedeni, yıldırımlarda elektrik olduğuna inanması ve bunu ispatlamak istemesidir. 15 Haziran 1752 tarihinde yaptığı uçurtma deneyiyle Benjamin Franklin bulutlardan kıvılcım elde etmeyi başarmış ve tezini ispatlamıştır.
Benjamin Franklin’in yapmış olduğu elektrik deneyleri de günümüzde efsaneleştirilmiştir. Günümüzde bu deneyi gösteren animasyonlarda Benjamin Franklin’in sabit bir şekilde elinde uçurtmasıyla fırtınalı bir havada durduğu ve bir yıldırımın uçurtmayı vurduğu gösterilmektedir. Franklin, deneyinden önce yazdığı eserlerinde, yıldırımların yol açabileceği tehlikeyi bildiğini ve bu nedenle yıldırımın elektriksel olduğunun başka bir şekilde ispatlanması gerektiğini savunmuştur. Bu çaiışmatan sırasında Benjamin Franklin geliştirmiş olduğu özel uçurtmasıyla çok basit ancak hayati bir önem taşıyan paratoneri icat etmiştir.
Uçma konusunda günümüzden yaklaşık 500 yıl (önce yapmış olduğu çalışmaların ilham verici olduğunu söylemek mümkündür. Doğayı gözlemleme konusunda gelmiş geçmiş en yetenekli insanlardan biri olan da Vinci’nin uçma tutkusu küçüklüğünden beri var olmuştur. Leonardo da Vinci kuş ve böcekleri gözlemleyerek, bu gözlemlerini de mekanik bilgisiyle harmanlayarak uçmayı gözlemleyebilmiştir.
Leonardo da Vinci’nin bir yusufçuk böceğini gözlemleyerek tasarladığı omitopter, esasında kanat çırparak hareket eden bir hava taşıtıdır, da Vinci, bu tasarımının kas gücüyle uçurulmasının mümkün olduğunu savunmuştur, da Vinci’nin yaşadığı zamanda bu icadı hayata geçirilememiş olsa da, ölümünden yaklaşık 500 yıl sonra 31 Temmuz 2010 tarihinde ilk defa tamamen insan kas gücüyle bir omitopter uçmayı başarmıştır.
Yer çekimi yasasının keşfedilmesi, buhar motorunun geliştirilmesi, paratonerin icat edilmesi, bir omitopter tasarımının yapılması ve bu yazıda ele alınamayan sayısız örnek… Bu örneklerin hepsinden anlaşılabileceği gibi bütün gizler doğada saklıdır ve keşfedilmek için bize göz kırpmaktadır. Bu noktada bütün olay, düşen elmayı yakalayabilmek ve doğru soruyu sorabilmektir. Sahi, elmalar neden hep yere düşer?