Aydın Boysan Nerede Yaşıyoruz?
Mekan, zaman ve insan ilişkilerinin, mimarinin ve teknolojinin insan yaşantıdaki yerinin konu edildiği bu kitapta, yazarın diğer eserlerinden biraz daha farktı bir lezzet veriyor, yitip giden değerlerin ardından duyulan ince hüzün ve bazen de ölke saklı sanki.
Özellikle eleştiri, özeleştiri, etik, ahlak, akri ve viaten gibi moral değerler konusuna değinilen bölümlerde; günümüzde yaşanılan değer kaybına duyular öfkenin zaman zaman mizahın o çaplan örtüsüne sarılı da olsa- satırlann arasından başkaldırdığını hissediyorsunuz.
Ulusal ve uluslararası mimarlık atarımda ödüller kazanmış spor salonları ve büyük endüstri tesislerine kadar pek çok yapıtta imzası bulunan bir mimann; ‘şimdi, art benim son sevgilim’ diye adlandırdığı bilgisayarı ile
olan ilişkisinden başlayarak edebiyat, şiir, müzik gibi sanatın tüm dallarına olan ilgi ve sevgisini aktardığı kitabın önsözünde, “Yaşadığım mekânlara ve okuduklarıma ayna tutarak yansıttıklarımı, bir kez daha yaşamış olmaktan sevinçliyim. Hele tuttuğum ayna çarpıtmadan gösterdiği için,’ diyerek kitabın tanıtımım özlü bir şekilde yine kendisi yapıyor aslında.
2005 yılında meslekte tam 60 yılını dolduracak olan Aydın Boysan, “Mimari, çağındaki yaşama biçimlerini koruma altına alacak yapılan ve mekân lan yaratıyor ama bu yaratma o çağdaki o toplum kültürünü yansıtmanın ötesinde bir sonuç değil…
Mimarinin anası, toplumun yaşam kültürüdür,“ diyerek mimarlık mesleğinin geçmişi ve geleceği üzerine değerlendirmeler yapıyor.
Bu anlamda, özellikle günümüzde, ülkemiz ve dünya mimarlarının topluma karşı görevlerini tam olarak kavramış olmadıklarından bahisle bu sorumluluğun kendi payına düşen kısmını kabulünden doğan tedirginlikten kurtulamadığını ileterek geleceği doğru tasarlayabilmek adına özeleştiri yapabilmenin erdemini hepimize yeniden hatırlatıyor.
Ve bence, kitabının önsözünde kendi yaşanmışlığına tuttuğunu söylediği ayna, her açıdan zengin bir yaşam deneyimini ve engin bir yaşama kültürü ve sevdasını yansıtıyor…
Yazarın hepimizi anlattığına inandığı.
H.M. Enzensberger’in dizelerini sizlere aktararak, iyi okumalar diliyorum ve suçlu olduğumuzu ve suçlu oluşumuzda bir suçumuz olmadığını ve elimizden bir şey gelmemişinde suçlu olduğumuzu ve bunun bize yettiğini çoktan biliyoruz.
Nevzat Sayın: Düşler,yorum, tanımı gereği hiç bitmez ve var olan söylemin altında, daha temel ve kendini ihya etme görevini üstlenmiş, ‘daha ilk’ gibi olan başka bir söylemin doğumuna neden olmaktadır (Foucault, 2001)
Yalnızca okuyup yazdığımız yazıdan ibaret olmayan, çizili, fotoğraflanmış, inşa / icra edilmiş, gösteriminmiş her şeyi içeren ve tüm bu temsil alanları arasında bir geçişliliğin olduğunu savlayarak, büyük bir metinlerarası bütüne gönderen şeydir söylem. Bu anlamda bizi çevreleyen her şeyi, okunacak (yorumlanacak) bir metnin parçası olarak görmek, insana dair bilginin gelişmesi bir yana, insanın akıldan yana sahibi olduğu tüm hâzinenin içinde en önemlisi olan sözün varlığının bir garantisidir.