Alma-Ata Diğer Adıyla Almatı
Sovyet Taşra Kasabasından Modern Kazak
Kentine Almatı
Almatı Kazakistan’ın eski başkenti. ÜLke artık Astana’dan yönetilse de Almatı hala en önemli ve kalabalık kent olma özelliğini koruyor. Mimari açıdan neredeyse tümüyle 20. yüzyılda biçimlenmiş olmakla birlikte, Kazakistan en ilginç yeri olmayı sürdürüyor.
1929-1999 yılları arasında önce Kazak Sovyet Sosyallisi Cumhuriyeti’nin, daha sonra da Kazakistan’ın başkenti olan Alma-Ata veya bugünkü adıyla Almatı ülkenin yaklaşık %10’una denk nüfusuyla halen Kazakistan’ın en büyük kenti ve en önemli ticaret merkezi olma özelliğini sürdürüyor, 1854 yılında Zailiyskyi Alatau Sıradağlarının eteğinde yer alan Semirekeye Bölgesi’ne Çar I. Nikolay’ın emriyle yerleşen Rus garnizonu için Büyük ve Küçük Almatinka nehirlerinin arasında beşgen biçimli bir kale inşa edilir. Kısa bir süre sonra Kazaklar, Ruslar ve Tatarlar ayrı köyler kurarak bölgeye yerleşmeye başlar. Yerleşim 1867’de Almatinsk adıyla şehir sıfatını kazanır, ama halk bu isimden pek hoşlanmaz ve kaleyle adaş Vemiy kenti Türkistan Bölgesi’nin merkezi haline gelir. Adı 1921’de Alma-Ata ve 1993’te Alman olarak değiştirilir. Bugünkü nüfusu büyük oranda Kazak ve Rus’un yanısıra Uygur, Tatar, Kore, Ukrayna ve Alman kökenlilerden oluşur.
Almatı “elma bakımından zengin” anlamına gelir; bu adın Sovyet dönemindeki Rusça biçimi olan Alma-Ata ise “elmanın atası” anlamındadır. Bu isimler boşuna kullanılmamıştır. Bölge gerçekten de yaban elması türleri bakımından büyük genetik zenginliğe sahiptir ve bugünkü kültür bitkisi elmanın atası olduğu düşünülen Malus sieversi yaban elmasının vatanı da büyük olasılıkla aynı bölgedir. Yerleşimin ilk Rusça adı olan Verniy’in ise azizler Vera (İnanç) Nadezhda (Umut), Lubov (Sevgi) ve anneleri Sofia’dan geldiği sürülür.
MÖ 10.-9. yüzyıllarda çiftçilik ve büyükbaş hayvancılıkla uğraşan grupların çevreye yerleşmeye başladığı izlenir. Daha sonra Demir Çağı’nda MÖ 7. yüzyıldan başlayarak Saka ya da İskit kabileleri bölgeye yerleşmiş ve yakm çevrede, günümüzde Kazakistan için büyük sembolik önem taşıyan Altın Adam’ın Issık’taki mezarı da aralarında olmak üzere bu döneme ait pek çok kurgan bulunmuştur. Ortaçağ’da MS 8.-10. yüzyıllarda bölgedeki yerleşimler gelişmeye başlamış, 10.-14. yüzyıllarda İpek Yolu üzerinde yer alması nedeniyle bir ticaret, zanaat ve tarım merkezi olarak gelişmiştir. lİg yüzyıl kaynaklarında Almatu adıyla anılan bölgedeki yerleşimlerde para basıldığı bilinmektedir. 15. yüzyıldan itibaren İpek Yolu’nun bu bölümü önemini yitirmeye başlamışsa da, bölge Kazak ulusal birlimiakımından önemini korumuştur. Çongar istilası döneminde ise, 1730 yılında Almatı’nm 70 km batısındaki Anirakay Dağları’nda kazanılan zafer gibi çatışmalara sahne olmuştur.
Verniy için hazırlanan ilk kent planı, Almatinka Nehri boyunca güneye doğru 2 km ve batıya doğru 3 km genişliğinde bir alan tammlar; kuzey-güney ve doğu-batı yönünde uzanan caddelerle kesilen ızgara planlı sistemde yalnızca sınır alanlarında bir ve merkezde bir buçuk ve iki katlı toplam üç tipte yapılaşmaya izin verilir. Ancak, 28 Mayıs 1887’de meydana gelen ve 11-12 dakika kadar süren şiddetli bir deprem, kenti ve özellikle de tuğla kargir yapıları yerle bir eder. Rus mühendislerden oluşturulan bir komisyon, yapılarda oluşan hasarı ve sağlam kalan yapıların özelliklerini inceler: 1.800 kargir yapı yıkılır ya da hasar görürken, 800 ahşap yapının sağlam kaldığı anlaşılır. 1889’da Çarlık İçişleri Bakanlığı tarafından da onaylanan bir genelgeyle, deprem riski bulunan Semirekinskyi Bölgesi’nde resmi ve kamusal işlevli yapıların, köşeleri güçlendirilmiş taş temeller üzerine ahşap karkas olarak yapılması önerilir.
1872’de Rus Ortodoks Bölge Piskoposhığu’nun Taşkent’ten Verniy’e taşınmasıyla bir katedralin inşası gündeme gelir, ama çeşitli nedenlerle ertelenir. Son olarak, 1899’da mimar K.A. Borisoglebskiy tarafmdan hazırlanan proje çeşitli komisyonların onayına sunulur ve 1903’te mühendis Andrey P. Zenkov tarafından düzeltilmiş haliyle St. Petersburg’ta Kutsal Sinod’ça onaylanır. Yine Zenkov gözetiminde inşa edilen, yüksekliğine rağmen betonarme temeli ve bulonlu kenetleriyle depreme dayanıklılık konusunda iddialı olan bu ahşap mühendislik projesi 1907 yılında tamamlanır. Bugün Panfilov Parkı içinde yer alan Voznesenskiy (Göğe Yükseliş) Katedrali dünyamn ikinci en yüksek ahşap yapısıdır.
Bu yılların Verniy’inden günümüzün Almatı’sına varlığını sürdüren dönem yapıları arasında, Kız ve Erkek (Kazıbek Bey Caddesi, 1890’dan önce) ilköğretim Okulları, Ulusal Olimpiyat Evi (eski bir tüccar evi, Bögenbay Batur Caddesi, 1890’lar), Kazak Geleneksel Halk Çalgıları Müzesi (eski Askeri Toplantı Binası, Panfilov Parkı – Zenkov Caddesi 18, 1900’den önce), projeleri Zenkov’a ait olan Verniy Lisesi (1904; Töle Bey Caddesi 31), Kızıltan Mağazası (eski İ. Gabdulvaliev Kumaşçısı, ipek Yolu, 1912) ile Aziz Nikolay katedrali 1908 önemli yapılardandır.
1911 de meydana gelen ve katedrale zarar vermemekle birlikte, kentin pek çok anıtsal ve/veya kamusal yapısının yıkılması ya da hasar görmesine yol açan ikinci büyük depremdir. Ayrıca konum olarak kentin arazi değerleri yükselen merkezi kısmında yer almaları da, zaman içinde yerlerine yeni yapılar inşa edilmesine yol açmış olmalıdır. 1917 Devrimi’nin ardından kent, yıkılan Rus Çarlığı ve yerine kurulan Sovyetler Birliği’nde meydana gelen sosyopolitik ve ekonomik sarsıntılardan payını alır. Depremde hasar görmeyen Göğe Yükseliş ve Aziz Nikolay Katedralleri devrimin etkilerine dayanamaz; ülkedeki diğer dinsel yapılar gibi bu katedrallerin de kullanım amacı değiştirilir. Göğe Yükseliş Katedrali önce radyo istasyonu, daha sonra Cumhuriyet Tarihi Müzesi olur ve ancak 1994’ten sonra onarılarak eski işlevine döner.
Devrimin ardından 1921’de Müslüman ve Kazak kökenli çoğunluğun etkisiyle kentin adı Alma-Ata olarak değiştirilir. 1927’de Kazak Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinin başkenti Kızıl-Ordu’dan Alma-Ata’ya taşınır. 1926 yılında yapımına karar verilen Türkistan-Sibirya demiryolu, 1930’da Alma-Ata İstasyonu ile birlikte tamamlanır; aynı yıl Alma-Ata Havaalanı hizmete açılır. 1930’larda yeni başkentin mimari bakımdan geliştiği bir dönem yaşanırken, 1936’da oluşturulan yeni Mimarlık ve Planlama Bürosu mevcut ızgara planlı sistemi koruyarak bir kent gelişim planı hazırlar.
Şehrin bu yıllara ait en dikkate değer yapılan, kent merkezinde Bögenbay Batur Caddesi 136 ve 134 numaralarda yanyana yer alan, T.K. Y urgenova Sinema-Tiyatro Enstitüsü (1958 öncesi Kazakistan Parlamentosu) ile Merkez Postanesi (eski adıyla İletişim Evi) ve Uygur Dram Tiyatrosu’dur (Nurizbay Batur Caddesi 83, 1934). Parlamento 1928 yılında Moisey Y. Ginzburg tarafın dan tasarlanarak 1931’de tamamlanmıştır; kaynaklarda genellikle bahsed ilmemek le birlikte. Postane de Ginzburg ile Golosov Biraderler tarafından aynı yıllarda tasarlanmıştır. İnşa edildiğinde Modern Mimarlık akımının özgün ve nitelikli örnekleri olduğu anlaşılan her iki yapı da tescilli olmalarına rağmen, geçirdikleri işlev değişikliği ve yenilemelerle zaman içinde bunların çoğunu yitirmiştir.
Kentte 1930’lara ait Modern Mimarlık örneğinin sayıca bu kadar az olması dikkat çekicidir. Bunun en önemli nedeni, Modern Mimarlığın Orta Asya’ya ulaştığı 1930’ların, aynı zamanda geç dönem tarihselci ve canlandırmacı akımların da başlangıcını simgelemesi ve bu söylemin daha hızlı ve yaygın biçimde kabul görmesidir. Kentte bu alternatif söylemi yansıtan yapılar arasında eğitim amaçlı olanlar ağırlıktadır. Tip projeye dayalı bir dizi okula örnek olarak ilkokul No: 28 (Furmanova Caddesi 102, 1936), ilkokul No: 56 (Furmanova Caddesi 138, 1938) ve Lise No: 25 (Kabanbay Batur Caddesi 128) gösterilebilir. Tip projelerin değişkenlik gösteren tek mimari öğesi olan sütun başlıklarının düzenleri, Klasik Dorik’ten kızıl yıldızlı Sovyet Kompozit’e çeşit çeşittir. Dönemin diğer eğitim yapıları arasında Ziraat Fakültesi (Abay Bulvarı 8, 1930), Veterinerlik Fakültesi (Abay Bulvarı), Isfendiyarova Tıp Fakültesi (eski Demiryolları Hastanesi, Abay Bulvarı), Farabi Üniversitesi ve Kurmangazi Kazakistan Orkestra Çalgıları Akademisi (Bögenbay Batur Caddesi 158, 1933-1935) yer alır. Kentin yeni başkent olduğu bu döneme ait benzer üslupta çok sayıda kamu yapısı arasında ise Almatı-2 Garı (1939), Abay Ulusal Opera ve Bale Tiyatrosu (Kabanbay Batur Caddesi 112, 1936-1941, mimarlar N.A. Kruglov, N.A. Prostakov, sanatçı T.K. Basenov), eski Maliye Bakanlığı (Abilay Han Bulvarı 97, 1938, mimar M.D. Şugal), Kazak Yazarlar Birliği (Abilay Han Bulvarı 105, 1934) ve Ulusal Basın Klübü (Furmanova Caddesi) dikkat çeker.
Neo-Klasik, Neo-Rönesans ve hatta Neo-Magribi canlandırmacıdan eklektiğe dek uzanan cepheler ardına gizlenmiş, bütün yapı adasını çevreleyerek kullanan ve iç kısma geniş girişlerle geçit veren pek çok örnek bulunur. Bunların büyük bölümü halen kullanımda ve en azından dış cephe ölçeğinde iyi korunmuş durumdadır.
Kent merkezine dahi uzak konumda yine daha basit ve kırsal nitelikte donem konutlarına rastlanır. Bu kez genellikle tek yerine iki kat tercih edilmiştir ve hirhırını yineleyen öbekler kent merkezinde olduğu gibi yine tümdt ngelimci, ama dana mütevazı bir sosyal konut anlayışını akla getirir.
Savaşı damgasını vurur. Kente 26.000 mülteci gönderilir; cephede yer alan 20 fabrika, 8 hastane ve aralarında enstitü ve üniversitelerin de bulunduğu 20 kadar kültür kurumu yerleştirilir; hatta Leningrad, Moskova ve Kiev’den film yapım şirketleri taşınır. En önemli askeri birlik ise 8 Numaralı Panfilov Bölüğü olarak bilinen ve tamamı cephede şehit düşen gruptur. Katedralin de yer aldığı eski Puşkin bugünkü Panfilov Parkı’nda bulunan 1. ve 2. Dünya Savaşları ya da Zafer Anıtı, kısmen 28 kişilik bu bölüğü ve komutanları Panfilov’u onurlandırmak amacıyla düzenlenmiş, günümüzdeki görünümünü 1975 yılında kazanmıştır. Bugün kentin çok sayıda ziyaretçi çeken açık alanlarından biri olan parkta, korunmuş nadir orak-çekiç ve kızıl yıldız örneklerine ek olarak, özellikle yaz aylarında haftasonları fotoğraf çektirmeye gelen çok sayıda toy yani düğün alayına rastlanabilir.
- Dünya Savaşı’nın ardından 1950’lerde tarihselci/canlandırmacı akımın daha ölcekli, anıtsal ve söylem bakımındır tarihsel öğeler kadar devrime ait sembollerden de yararlanan bir mimarı dille, eklektik nitelik kazanarak yoluna devam ettiği izlenir.Kent merkezine daha uzak konumda yine daha basit ve kırsal nitelikte dönem konutlarına rastlanır. Bu kez genellikle tek yerine iki kat tercih edilmiştir ve birbirini yineleyen öbekler kent merkezinde olduğu gibi yine tümdengelimci, ama daha mütevazı bir sosyal konut anlayışını akla getirir. Basit sıva bezemeleri, canlandırmacı bir görünüm yaratamasa da, tarihselci bir yaklaşım sergiler. Döneme ait ticaret amaçlı sivil mimarlık örnekleri nispeten daha sınırlı sayıdadır. Kent merkezinde yapı adasının tamamını kullanan konut gruplarının alt katlarında bugün izlenen ticari işlevli mekanlar, özgün kullanıma işaret edebilir. Tamamı ticarete ayrılmış yaklaşık 10.000 m2 kapalı alana sahip TSUM (eski Zenger Mağazası, Abilay Han Bulvarı 62) yine aynı yıllara ait özgün bir tasarım olmalıdır.
1960’lar mimarlık açısından kente bir yenilik getirir. 1994’ten beri Kazak Mimarlık ve inşaat Mühendisliği ileri Araştırmalar Akademisi (KazGASA) adını taşıyan kurum, 1966 yılında Kazak Politeknik Enstitüsü bünyesinde eğitime başlar. Önce T.K. Bassenov yönetiminde Şehir Planlama ve Tasarı Geometri,
1968’de R.A. Seidalina yönetiminde Mimarlık ve 1972’de M.M. Mendikulov yönetiminde Mimarlık Tarihi, izleyen yıllarda ise Resim ve Heykel bölümleri açılır. Mimarlık ve şehir planlama okullarının ve Moskova ve Leningrad üniversitelerinden mezun kurucu öğretim üyelerinin sağladığı ivmeyle
1960-1970’lerde kent, Kazak mimarlar tarafından inşa edilen, mimari anlatımı özgün ve nitelikli Geç Modern yapılarla donanır.
Dönemin dikkat çeken yapıları arasında spor amaçlı Kapalı Havuz (Kabanbay Batur 99, 1963), Merkez Kapalı Havuzu (Abay Bulvarı 48,1967), Baluan Şolakov Buz Pateni Salonu (Abay Bulvarı 44, 1967),! dünyadaki en büyük örnek olan Medeu Buz Pateni Pisti; tiyatro-gösteri amaçlı Kazakistan Ulusal Sirki (Abay Bulvarı 50, 1972, mimarlar V.Y. Kaçev, Î.V. Slonov), | M.Y. Lermantov Rus Akademik Dram Tiyatrosu (Abay Bulvarı 43, 1975); kültürel amaçlı 1935’te T.G. Şevçenko Müzesi olarak kurulan A. Kasteeva Kazakistan Güzel Sanatlar Müzesi (Satpaev Caddesi 30,1970), Milli Kütüphane; turizm amaçlı Almatı Oteli (Kabanbay Batur 85,1967, mimar LA. Kartasi, A.Y. Kossov, V.G. Çirkin, N.l. Ripinskiy), Kazakistan Oteli (1977) ve çevresindeki yapılar, Ayerovokzal (havayolu şehiriçi terminali, İpek Yolu 111, 1976), Havalimanı Terminali, Kök Tepe teleferik hattı ve terminal binaları, Nikah Sarayı (Abay Bulvarı, 1971, mimarlar M. Mendikulov, A.A. Leppik), Atakent Fuar Merkezi ve ticari amaçlı Almatigiprogor Mağazası (Abilay Han Bulvan 60, 1966) sayılabilir.Bu yılların başka bir özelliği de şehrin sosyal hayatındaki canlılığı simgeleyen, Kafe Kalemgar (Yazarlar Kahvesi, 1972, mimar V. Şaveleva), Kafe Yıldız (Panfilov Parkı içinde) ve Ginzburg’un Parlamento Binası yanında yer alan küçük kafe (Seyfullin Caddesi) gibi mekanlardır. Almatı’yı Orta Asya’nın eğlence hayatı en zengin kenti haline getiren ve bugün lokanta, bar ve gece kulüpleriyle dolduran canlı sosyal hayatın kökenini de herhalde bu gelenekte aramak gerekir.
Dönem sivil mimarlık örnekleri bakımından incelendiğinde, 1966-1971 yılları arasında kamu ve kooperatifler eliyle 1.400.000 m2 sosyal konut inşa edildiği görülür. Bu, yılda yaklaşık 235.000 m2, kent içinde ortalama konut büyüklüğünün 30 m2 kadar olduğu göz önüne alındığında yaklaşık 7.500 adet konut inşa edilir.
Bu toplu al konutlar, kentin daha önce görece kırsal L nitelik taşıyan dış mahallerine yerleşmiş ve bozulmadan sürdürülen ızgara plan düzeninde yapılaşma içinde yapı adaları temel alınarak tasarlanmıştır. Boyutlar kadar mimari dil de değişkenlik gösterir. Betonarme olarak tasarlanan ve kat sayısı 4-20 arasında değişen bu yapılarda, deprem yönetmelikleri göz önüne alınarak güvenli ve iklimsel gereksinimlere uygun çokkatlı çözümler tercih edilmiştir.
Günümüzde halen yoğun biçimde kullanılmakta olan bu yapılar yüksek arazi, bina ve kira değerlerine rağmen genellikle bakımsızdır. Dış cepheler küçük onarım gerektirmekte, iç mekanlarda değişiklik ve sağlıklılaştırma ya da iyileştirme olarak nitelendirilebilecek yenilemeler mal sahipleri tarafından kısmi biçimde yapılmaktadır. Ayrıca çevredeki dağlar nedeniyle fazla sulak olan kentin yerleşim alanında altyapı sorunları bulunduğu izlenir. Dikkat çeken diğer bir sorun ise, kişisel otomobil sahipliği göz önüne alınmadan inşa edilen yapıların otoparkı bulunmaması; bahçeler ve çocuklar için oyun alanları dışında yayalara ayrılmış yollar, geçitler ve kaldırımlar gibi tüm alanların park amacıyla kullanılmasıdır.
Modem söylemi izleyen, ama zaman zaman tarihselci göndermeler içeren öğelerle Postmodern nitelik kazanan yapılarla ulaşır, özellikle Cumhuriyet Meydanı çevresinde Dostluk ve Zeltoksan caddeleri ile Abay Bulvarı akslarında gelişen bu yapılaşmanın önemli örnekleri arasında Kazakistan Cumhurbaşkanlığı Konutu (1980, mimarlar M.P. Pavlov, K.Y. Montahaev, R.A. Seydalin, A.K. Kapanov), Merkez Müzesi, Cumhuriyet Sarayı ve Cumhuriyet Okul Çocukları Sarayı ayılabilir
Aynı yıllarda ülke genelinde ve başkentte önemli sosyopolitik olaylar yaşanır. 1964 yılında L. Breznev’in yerine Kazakistan S.S.C. Komünist Partisi Merkez Komitesi Birinci Sekreteri olan D.A. Kunaev’iıı 16 Aralık 1986 tarihinde Genel Sekreter M. Gorbaçev tarafından görevinden alınması ve yerine G. Kolbin’ııı atanmasıyla üç gün süren Zeltoksan Ayaklanması meydana gelir. Bunun ardından Eylül 1989’da Kolbin’ in yerine atanan, |99| yılında yapılan seçimleri tek aday olarak %95 çoğunlukla kazanan ve Kazakistan Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı olan Nursultan Nazarbaev ise bu görevini halen sürdürmektedir. Bu arada başkent 1997 yılında resmen Astana’ya taşınır ve 1 Temmuz 1998’de özel bir yasayla Alınan bilimsel, kültürel, tarihsel, finansal ve endüstriyel merkez ilan edilir. Büyük kentlere ve belirli sosyal gruplara özgü olmakla birlikte, ekonomi! bir refah ve gelişim sürecinin izlendiği 2000’lerde ise çok sayıda lüks ticaret ve turizm yapısı ile konut inşaatı gerçekleştirildiği izlenir. Kent sınırındaki alanlarda ve özellikle İpek Yolu Üzerinde ise toplu konut Üretimi devam etmektedir, Yine kentin sınır alanlarında dokusu yoğundan kırsala kadar değişen, bir bölümü geçe kondu niteliğinde diğerleri ise verneküler olarak niteleıulırılebileı ek tek veya iki katlı komit alanları bulunur
Aynı yıllarda ülke genelinde ve başkentte önemli sosyopolitik olaylar yaşanır. 1964 yılında L. Breznev’in yerine Kazakistan S.S.C. Komünist Partisi Merkez Komitesi Birinci Sekreteri olan D.A. Kunaev’in 16 Aralık 1986 tarihinde Genel Sekreter M. Gorbaçev tarafından görevinden alınması ve yerine G. Kolbin’in atanmasıyla üç gün süren Zeltoksan Ayaklanması meydana gelir. Bunun ardından Eylül 1989’da Kolbin’in yerine atanan, 1991 yılında yapılan seçimleri tek aday olarak %95 çoğunlukla kazanan ve Kazakistan Cumhuriyetinin ilk cumhurbaşkanı olan Nursultan Nazarbaev ise bu görevini halen sürdürmektedir.
Zaten ülkenin özerkliğini kazandığı, kendi ekonomik ve politik dış ilişkilerini yönlendirmeye başladığı bu yıllardan itibaren ülkede, aralarında Türkler’in de bulunduğu çok sayıda yabancı inşaat şirketi çalışmaya başlar ve yurtdışmda tasarlanan projeler uygulamr. Görece yerel nitelikli ve dönemin Postmodern söylemine uygun yapılardan en dikkat çekicisi kuşkusuz Merkez Camisi’dir (1999). Büyük kentlere ve belirli sosyal gruplara özgü olmakla birlikte, ekonomik bir refah ve gelişim sürecinin izlendiği 2000’lerde ise çok sayıda lüks ticaret ve turizm yapısı ile konut inşaatı gerçekleştirildiği izlenir.
Kent sınırındaki alanlarda ve özellikle Bişkek Yolu üzerinde ise toplu konut üretimi devam etmektedir. Yine kentin sınır alanlarında dokusu yoğundan kırsala kadar değişen, bir bölümü geçici kondu niteliğinde diğerleri ise vemeküler olarak nitelendirilebilecek tek veya iki katlı konut alanları bulunur (Kök Tepe etekleri). Medeu-Şimbuiak Yolu gibi arazi değeri daha yüksek şuur alanlarında ise korumalı pahalı müstakil konutlar ve siteler yer alır.Öte yandan, 2011 Asya Kış Oyunları’nın kentin kış sporları merkezi Şimbulak’da gerçekleştirilmiş olması, Modern-Şimbulak bölgesinde spor ve turizm amaçlı bir yapılaşma ivmesi yaratmış; Robert A.M. Stem gibi küresel üne sahip mimarlık bürolarının projeleri uygulanmaya başlamıştır.
Öte yandan, Türkiye’de pek az rastlanan bir uygulamayla, tarihi kültür varlıklarının üzerine yerleştirilen levhalarla, bu yapılarda yaşamış, eğitim kurumlarında okumuş, üniversitelerde öğretim üyeliği yapmış, kısacası ulusal ve uluslararası üne, tarihi ve kültürel öneme sahip kişiler anılmakta ve anımsatılmaktır. Bu yazıtlar, diğer bilgi levhalarında olduğu gibi, ülkenin iki ulusal dili olan Kazakça ve Rusça hazırlanmıştır. Yine Türkiye’de sık rastlanmayan dikkat çekici diğer bir mimari öğe, dış cephelere yerleştirilen resim, pano, mozaik vb figürlü yapılardır. Betimlenen konular, beklenebileceği gibi genellikle Sovyet ve Kazak ulusal devrimler! ile etkilerine ek olarak, ulusal efsane, kahraman ve sembolleri içerir.
Mimari koruma açısından irdelendiğinde, tarihi yapıların durumu yer ve önemlerine göre büyük farklılık arzeder. Almatı kent sınırları içinde toplam 126 adet tescilli tarihi yapı mevcuttur. Kentin 19, yüzyılın ikinci yansında kurulması ve 1887 ve 1911 yıllarında iki büyük deprem geçirmesi sonucu bu tescilli yapıların hemen hepsi 20. yüzyıla aittir. Yüzyıl dönümüne tarihlenen Ahmet Baytursinulı Evi’ne ek olarak, aralarında 1930’lardan Opera, Ginzburg’un eski Parlamento Binası ve Merkez Postanesi ile Tıp Fakültesi, 1950’lerden yeni Parlamento Binası, 1960-1970’lerden Nikah Sarayı, Almatı Oteli ve Lermantov Tiyatrosu ve hatta 1980’lerden Ayuezov Tiyatrosu yer alır. Ancak, yukarıda da anlatıldığı gibi, yeniden işlevlendirmenin sözkonusu olduğu durumlarda müdahaleler, çoğunlukla bakım/basit onanm sınırının ötesine geçmiş ve mimari niteliği düşük sonuçlara yol açmıştır. Kazakistan Kültür Bakanlığı’nm “2004-2006 Kültürel Miras Programı” kapsamında onarılacak yapılar listesinde kentten yer alan tek yapı, yukarıda da adı geçen ve 19. yüzyıl sonlarına tarihlenen Vemiy Erkek İlköğretim Okulu’dur.
gibi ulusal ün? sahip mimarların adı geçer. Mimarlık Okulu’nvm açılmasıyla 1%0‘lardan banlayarak yerel mimarların ulusal mimarlığa katkısı artar. Ancak, ITO’larda ülkenin bağımsızlığını kazanmasıyla sosyopolitik ve ekonomik dengelerde izlenen değişimler, günümüzde halen devam eden ve yabancı kökenli tasarım kaynakları ve inşaat şirketleriyle beslenen hızlı bir yapılaşma evresini başlatır ve yeni gelişim alanlarında farklı bir fiziksel çevre oluşumuna neden olur.
Bakım/onarım müdahaleleri zaman zaman yetersiz kalsa ve yapılara yarardan çok zarar verse de, koruma etkinlikleri, tescil ve yapıların tamamen ortadan kaldırılmasını engellemek bakımından başarılıdır, özellikle kent merkezinde yeni yapılara izin verilmez; fakat 1950- 1980’lerin toplu konut alanlarında gittikçe artan bir ivmeyle çok-katlı yeni konutların kent siluetini delerek yükseldiği ve benzer biçimde geniş taban alanına sahip ticaret merkezlerinin ana cadde köşelerine yerleştiği izlenir. Yalnızca fiziksel çevrenin ölçeğini bozmakla kalmayan bu yeni yapılar, aynı alanların kendi içindeki mimari bütünlüğünü de zedeler. Kentin toplumsal belleğinin kaybım engellemek için sözkonusu 2. Dünya Savaşı sonrası Sovyetler Birliği dönemi toplu konut alanlarının, yıkılarak pahalı ve farklı ölçekte yapılarla donatılması yerine, yenilenip sağlıklılaştırılak korunması kent ekonomisi, ekolojisi ve bahçe-kent imajının desteklenmesi bakımından daha doğru olacaktır.
Nilüfer Baturayoğlu Yöney