Ailenin Kökeniyle İlgili İlk Çalışmalar
Ailenin Kökeniyle İlgili İlk Çalışmalar
Aile tarihi, 1866’lı yıllara kadar gündemde büyük yer kaplamamış, Tevrat’ta geçen en eski aile biçiminin ataerkil olduğu savı tarih biliminde de kabul görmüştür. Konu üzerine bilimsel araştırmalar, İsviçreli antropolog Bachofen’in “Söylence, Din ve Anaerkil” adlı kitabıyla başlar. Burada özetle, insanlığın herhangi bir kuralın barınmadığı cinsel ilişkilerin yaşandığı bir dönemden geçtiğini (yazarın tabiriyle hetairizm), bu durumun babalığın belirsizliğini doğurduğu, dolayısıyla soyun anadan yürümesi gerektiğini (analık hukuku) öngörür.
Babalık hukukuna geçişi ise Eshilos’un tragedyası Oresteia’yla açıklar. Bu üçlemede, babasını öldüren annesinden öç alan Orestes, Athena’nın baş yargıçlığını yaptığı davada haklı bulunur. Böylece ilk defa, ananın kutsallığı darbe almıştır. Aynı yıllarda Bachofen’den bağımsız olarak, İskoçyalı toplumbilimci J.F.McLennan, “İlkel Evlilik” adlı kitabında, kız çocuklarını doğar doğmaz öldürmenin yaygın bir töre olduğunu ve ortaya çıkan kadın ve erkeğin niceliksel eşitsizliğinin iki sonuca varacağını iddia eder:Çok kocalılık ve aşiret dışı evlenmelerin nadir oldugunu aşiretlerin gençlerden oluştuğuna, dış evlenmenin gençler arasında gerçekleşebileceğine, bu sebeple aynı aşiret içinde hem dış hem de iç evliliklerin görülmesinin mümkün olacağına değinir. Morgan, aynı zamanda incelediği Amerika yerlileri, İrokualar’ın akrabalık ilişkilerinin Asya, Afrika ve Avustralya yerlilerininkiyle büyük ölçüde örtüştüğünü söyler.