İçimizdeki Çocuk ve Kendi Çocuklarımız
İçimizdeki Çocuk ve Kendi Çocuklarımız
Çocuk sevgidir, aşktır, sorumluluktur, saflıktır, sıcaklıktır ve hatta korkudur bazen çocuk,onlar insanoglunun bu dünyadaki en temiz kalpli temsilcileridir.Bilinmezden öte artık unutulan, yahut ayak basmaya cesaret edilemeyen bit ülke. İçinizdeki çocuğu besleyin, onu ortaya çıkarın söylemleriyle büyütülen bir nesiliz biz. İçimizi parçalara ayırmış bir de yaftalamışız sen annesin, sen baba, sen patron ve sen çocuksun sonunda.
Hayata başlarken çocuk olarak başlayan insan neden evrile evrile yine bir çocuktan farksız hale gelir hayatının son deminde? Hiç düşündük mü? Başında ve sonunda aynı olan şey değişmiş midir?
Hayata başlarken çocuk olarak başlayan insan neden evrile evrile yine bir çocuktan farksız bale gelir bayatının son deminde? Hiç düşündük mü? Başında ve sonunda aynı olan şey değişmiş midir? Yaptığımız en büyük hatalarda, en derin küslüklerde ve içimizde kalan kırıklıklarda bir çocuğun parmağı yok mu aslında? Dinimiz dabi apaçık çocuklarda bulunan hasletleri örnek almayı öğütlerken bize, içimizdeki şu büyüdüm büyüyeceğim telaşesi niye?
Bir işi yapacağında oturup risk analizi yapmaz çocuklar,kalkar ve yapar. Sonrasında oturup sonuçlanıra bakar. Yani son derece cesaretli bir biçimde yaptıklarının sorumluluğunu alır aslında.
Kin tutmayı da bilmez onlar, canı yandığında, sıkıldığında, kırıldığında içinde tutup kansere davetiye çıkarmaz. Bağırır çağırır, ağlar, susar ve unutur yüce gönüllü bir bağışlamayla.
Hayata başlarken çocuk olarak başlayan insan neden evrile evrile yine bir çocuktan farksız hale gelir hayatının son deminde? Hiç düşündük mü? Başında ve sonunda aynı olan şey değişmiş midir?
Rızık için endişe etmezler; Rablerine güvenleri tamdır kalplerinin tüm saflığıyla, Ağlamayı bilirler; ağlayabilmenin kalbi yıkadığını bilirler bilinmez bir ülkenin imparatorudur çocuklar…
Hastalandıklarında şikâyetçi olmazlar; İrfan sahibi olanı şikâyetin lüzumsuzluğunun farkındaymışçasına…Güvensizlik duygusundan habersiz kalplerini aralarlar başkalarına; kalp sevginin sarayıdır çünkü onların dünyasında…
İşte tüm bu saflığın ortasında kapılan açıktır gözlerinden ruhlanna. Onların gözlerine baktığında ruhlarına misafir olursun anında. Onlar da senin ruhuna sızarlar kolaylıkla. Sevgiyi de nefreti de hisseder, insanlarını seçerler bu yolla. Çocuklar kalplerinin ısınmadığı insanlara asla yaklaşmazlar; çıkar fayda hesaplarıyla.
Depresyon, sıkıntı ve bunalımların ilacı olarak çocuklarla vakit geçirmek tavsiye olunur çağımızda. Bir doz saf sevgidir reçeteye yazılan aslında. Koca koca insanlann birbirine vermeyi başaramadıklan sihirli formüldür o dünyada. Çocuklarsa ustadır saf sevgi konusunda; onlar kendilerini koşulsuz seven ve şefkatle muamele eden Mutlak olanın yanından yeni teşrif etmişlerdir dünyaya. Bu nedenle akıllarına bile gelmez sevginin koşula bağlanabileceği ilk zamanlarda. Bizse onlara ilk bunu öğretiriz kalplerindeki sırça sarayı kırmak pahasına.
Ve sonra biz dünün çocuklan, hayata başlarız elimizdeki cam kırıklarıyla; her adımda başkalannı kırarak. Evvela kendi kırıklanmızı yapıştıracağımıza…
Çocuk bu yüzden korkudur işte tam da; kaybetmekten korkulan en değerli mücevher, tek darbede yıkılacak saray, Kadir-i Mutlak’tan bir emanet, içimizde saf sevgiye olan hasret.
Halbuki çocuk; hayat boyu ruhumuzu hiç terk etmeyen, hepimizin içinde bir köşeye gizlenen, bizlere kalp pusulasında yaşamayı öğütleyen; yeniden keşfedilmek ve sevgiyle değerlenmek umudu ile beklerken…